Yunanistan’ın başına ateist (“din”siz) bir siyasetçi geldi.
İsmi, Aleksis Çipras. Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA) hareketinin lideri.
Ateistliğin dışında bıçkın mı bıçkın bir genç. Kravat takmıyor, İncil’i reddediyor, dinî merasim istemiyor, radikal çıkışlar yapmaktan geri durmuyor.
Genç siyasetçi Çipras, henüz 40 yaşında. Doğum tarihi Temmuz 1974.
Yani, son Kıbrıs Harbinin bütün şiddetiyle yaşandığı günlerde doğmuş.
* * *
Çipras’ın seçim zaferini kazanması, Türkiye’de de sol-sosyalist-ateist kalıntısı bazı kimselerin hevesini kamçıladı.
Ne var ki, bu heves kursaklarda haps-olmaya mahkûmdur.
Çünkü, Türkiye’de dine muarız olanların siyasette kaybetmesi mukadderdir. Bunun tersi vâki olmuş değil.
Kaldı ki, Çipras da, ateist bir kişilik olduğu için seçimi kazanmadı.
Onu ve partisini galip kılan sebepleri şöylece sıralamak mümkün:
Yunanistan, özellikle son yıllarda peşpeşe iktisadî krizler yaşadı. Bu gerekçeyle ara ara meydan alan isyan ateşi, meydan ve sokakları adeta cehenneme çevirdi.
Yunanistan’ı maddî krizlerden kurtarmak gerekçesiyle Avrupa ülkelerinin (özellikle Almanya’nın) sağlamış olduğu sıcak yardımlar bile aksülâmel meydana getirdi.
Galeyana gelen halk kitleleri, söz konusu yardımlarla Yunanistan’ın geleceğinin ipotek altına alınmaya çalışıldığına inandı, ya da inandırıldı.
İşte, gerek iç politikadaki krizlere ve gerekse ipotekli dış yardımlara karşı isyan edercesine radikal fikirler beyan eden Çipras, daha evvel arkasına almış olduğu gençlik kitlesinin siyasî desteğini daha da güçlendirerek seçimlerde zafer kazandı.
Dolayısıyla, onu seçimlerde başarılı kılan asıl sebep ateistlik-sosyalistlik yönü değil, belki onun isyankâr tavır ve çıkışlarıdır.
Bu mânâdaki bir başarı ise, hiç de uzun ömürlü görünmüyor.
Çünkü, sürdürmeye çalıştığı mevcut politika, aksiyoner değil, reaksiyoner karakterlidir.
Önemli ikinci nokta ise, marjinal üslûplu Çipras’ın neredeyse bütün Avrupa’yı karşısına almış olmasıdır.
Gerçek şu ki: Avrupa’nın maddî yardımı ve siyasî olmadan, Yunanistan hiçbir şekilde ayakta kalamaz.
Yunan halkı, zaten fazla çalışkan, gayretli insanlardan müteşekkil değil. Rahatına düşkün olup, fazla zorlamaya gelmiyor. Esasen, ikide bir nükseden isyankârlığının temel sebebi de budur.
Başbakan seçilen Çipras’ın ateistliği ise, günümüz dünyasında olduğu gibi, Avrupa siyasetinde de itibar görmez. Dinsizlik cereyanı itibar görseydi, başlangıçta dine isyankârlık olan Protestanlık, zamanla bir dinî mezhebe dönüşmez, dönüştürülmezdi.
Komşuları gibi, AB ülkelerinin de Yunanistan’daki gelişmeleri dikkatle ve merakla takip edeceği anlaşılıyor.
RUZNÂME 28 Ocak 1958
Kıbrıs’ta “Ya taksim, ya ölüm” mitingi
Kıbrıs’taki Müslüman Türklere yönelik yıldırma politikasını şiddetlendiren sömürgeci İngiliz kuvvetleri, 28 Ocak (1958) günü miting meydanında katliâm yaptı.
27/28 Ocak günlerinde düzenlenen ve binlerce Kıbrıslı Türk’ün katıldığı mitingin sloganı “Ya taksim, ya ölüm” şeklindeydi. Miting alanındaki topluluğa yapılan silâhlı ve kamyonlu saldırılar neticesinde 7 kişi şehit olurken, yüzlerce kişi de yaralandı.
* * *
Tâ 1878'den beri Ada’yı elinde tutan İngiliz Sömürge Yönetimi, bir yandan halkın üzerine yaylım ateşi açarken, bir yandan da kalabalığın üzerine kamyon yürütülerek, ortalığı kan deryasına çevirdi.
Bu kanlı vahşeti gündemine alan TBMM, olayı şiddetle kınadı ve bu mânâda İngiltere hakkında bir kınama kararı aldı. (31 Ocak 1958)
Meclis’in almış olduğu bu kararla, 70 senedir sömürge altında ezik ve elim bir hayat yaşayan Kıbrıslı Türkler'e esasında ilk kez sahip çıkılmış olunuyordu.
Zira, 1878’de idaresi büyük ölçüde elden çıkmış bulunan Kıbrıs, 1923’teki Lozan görüşmeleri esnasında tümüyle kaybedilmiş bir vaziyetteydi. Özellikle tek parti hükümetleri, burayı adeta gözden çıkarmış ve adadaki Müslüman halkı sahipsiz bırakmıştı. Tıpkı Musul, Kerkük ve Ege Adalarında olduğu gibi...
* * *
Kıbrıslı Türkler, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin 1950’ye kadar süregelen sahipsizliği ve lâkaytlığına rağmen, adadaki sömürgeci ve baskıcı politikalar karşısında, kendi içinde ufak ufak gruplar halinde “mukavemet teşkilâtları” vücuda getirerek mücadelesine devam etti.
1950’den sonra ise, Ada’daki Türkleri imha maksadıyla kurulan Rum EOKA terör (tedhiş) örgütü, bir çok yerde saldırmaya ve mâsum kanı dökmeye başladı.
Şiddetin had safhaya varması üzerine ise, Türkiye hükümetinin de el altından sağladığı destek sayesinde, 1957’de TMT (Türk Mukavemet Teşkilâtı) kuruldu. Bu teşkilât, kısa zamanda dağınık vaziyetteki grupları bünyesinde toplamaya muvaffak oldu.
EOKA’nın nihaî hedefi, Kıbrıs’ı bütünüyle Yunanistan'a (Enosis) bağlamaktı. Dolayısıyla, bu hedefe yönelik herşeyi mübah saymakta ve her türlü mel’aneti yapmaktan çekinmemekteydi.
Buna rağmen, Ada’daki İngiliz Sömürge Yönetimi, Rumlardan çok Türklerden rahatsızlık duymakta ve her bahaneyle onları ezmeye çalışmaktaydı.
Türk halkı ise, bu halde yaşamaktansa, ölümü tercih ettiğini çeşitli vesilelerle deklâre etmeye başladı. İşte, 27/28 Ocak 1958 günlerinde yapılan geniş katılımlı yürüyüş ve mitingler de, bu maksada mâtuf olarak tertip edilmişti.
* * *
@salihoglulatif: Kıbrıs Savaşı (Temmuz 1974) günlerinde dünyaya gelen Yunanistan’ın 40 yaşındaki yeni Başbakanı Çipras, ateistliğinden değil, krizlere karşı radikal çıkışlarından dolayı seçim zaferi kazandı.