Bahar mevsiminin bütün haşmetiyle arz-ı endâm ettiği şu bereketli günlerde Orta Karadeniz bölgesinde üç gün müddetle subh û seyrân eyledik.
Ağaçlar taptaze yeşermiş, etraf rengârenk çiçeklerle donanmışken yapmış olduğumuz bu tenezzühlü seyahat, hem ruhen, hem bedenen harikulâde bir terapi hükmüne geçti. Bahusus, o havalideki kardeşlerle muhabbetle kucaklaşıp hasret gidermekle, tarifsiz bir huzuru yaşadık.
Maddî ve mânevî güzelliklerin böylesine içiçe girip harmanlandığı zamanlarda unutulmaz tablolar zuhur ediyor.
* * *
Merzifon’daki konferans salonunda tezahür eden mânâ pırıltıları şevkimizi kanatlandırırken, Amasya ve Samsun’daki mütevâzı Nur menzillerinde ve ihtişamlı yüksek seyir teraslarında ihvanlarla geçirdiğimiz vakitler, paylaşmış olduğumuz o feyizli hatıralar, âdeta ruhumuzla birlikte zamanı da, mekânı da genişlendirip inbisat ettirdi.
Üç gün müddetle sohbet, seminer ve konferans programlarının düzenlendiği bu hizmet merkezlerinde, ayrıca civar mahallerden, muhtelif il ve ilçelerden toplanıp gelen gayretli ağabeylerimiz, kardeşlerimiz vardı ki, onların o hâlisâne, sâmimâne fedâkârlıkları bizi ayrıca memnun ve mesrûr eyledi.
Tâ Çorum’dan, Havza’dan, Vezirköprü’den, Çarşamba’dan, Terme’den, Ayvacık, Tekkeköy, Canik, Atakum, Alaçam, Suluova’dan ve sâir mahallerden gönül gönüle yola düşüp gelen muhabbet fedâilerini görünce, kendi iç dünyamda şöyle bir muhasebe yaptım ve nefsime şunu sordum: Ey nefsim! Onların yerinde sen olsaydın, acaba bunca zahmeti göze alacak, aynı fedakârlığı gösterebilecek miydin?
Baktım, nefsim bu suâlin cevabını vermekte bir hayli zorlandı.
İşte bu noktada, uzak yerlerden gelip programlarımıza iştirak eden ihvanların teveccühünü bir kez daha takdir edip tebrik ve duâ ile karşıladım.
* * *
Bu arada, bilhassa Merzifon’daki konferans programına iştirak ederek gayet veciz ve nezih bir konuşma yapan muhterem müftü efendiye buradan tebrik ve selâmlarımı gönderiyorum.
Ayrıca, harika bir ustalıkla şiir okuyan ve takdimcilik hizmetini tam bir arzu-yu kalp ile yapan genç kardeşlere takdir ve duâlarımı iletiyorum. Cenâb-ı Hak, onları muhafaza eylesin ve kabiliyetleriyle birlikte bu tür hayırlı hizmetlerini inkişâf ettirsin.
Sağlam temellere bina edilmiş ulvî gayeler
Büyük şehirlerin kargaşasından, stresli havasından, dumanlı hay-huyundan sıkılan, bunalan kimselere, gidip mütevazı Anadolu toprağına basmalarını tavsiye ediyoruz.
“İstifade niyetiyle” gitsinler, oralarda mânen huzur bulup terapi olsunlar. Üzerlerine sinmiş toz ve gubarları silkeleyip atsınlar.
Zira Anadolu tarlası ve Rumeli bostanı, pekçok meziyeti ve özellikleriyle bünyesinde harikulâde zenginlikleri barındırıyor.
Tevâzu ararsan, âlâsı var.
Dikkatle baksan, dirayetin, ferâsetin, metanetin, muhabbetin, uhuvvetin, şevk ve gayretin adeta tesbih taneleri gibi peşpeşe geldiğini göreceksin.
İman kardeşliği dairesinde hizmet eden bu isimsiz kahramanların, kendinden gayet emin, dâvâsına mükemmelen sahip çıktığını; ayıca gıybete, dedikoduya ve piyasada dolaşan silik sözlere itibar etmez, tam tahkik ehli talebe hüviyetini hâiz olduğunu yakînen görecek ve onlarla hakiki kardeş olmakla da iftihar edeceksin.
Evet, bütün bunları hem görmek, yaşamak, hem de bunları ruhunda, vicdanında ve sâir latifelerinden kâmilen hissedebilmek pekâlâ mümkün; tek şart ile ki, niyetin hâlis olacak.
Yani, kucaklaşmaya giderken asıl niyet ve gayen, usûl dışına çıkıp hariçten bir şeyler dayatmak, yahut empoze etmek olmayıp, tam aksine, niyetin onlarla hemhâl olmak ve onlardan samimâne şekilde istifade etmek olacak.
Başka türlü hareket, göze batan çöp gibi fevkalâde rahatsız edici oluyor. Bunu yapmaya ise, kimsenin hakkı olmasa gerek.
Netice itibariyle, hepimize lâzım olan ihlâs, sadâkat, sabır, sebat, metanet, i’tidâl ve fedakârlık gibi ulvî duygular, düstûrlar ve meziyetlerdir.
Cenâb-ı Hak, bizleri bu meziyetlerle donatsın, yaşatsın ve âhir ömre kadar aynı istikamette muhafaza ve istihdam eylesin.
***
@salihoglulatif: Anadolu tarlası ve Rumeli bostanında yetişen nurlu meyveler hilesiz, hormonsuz, katkısızdır. Aynı zamanda şifâlı olup hastalara ilâç gibi geliyor. Şahsım itibariyle, bundan son derece yararlanıyor ve müstefid oluyorum. Bu mücerreb ilâçları sizlere de tavsiye ederiz.
***
Merzifon’daki konferansımızda, bu toprağın efsane bir şahsiyeti olan Sadrâzam Kara Mustafa Paşanın (vefatı 1683) pek bilinmeyen bazı yönlerini anlatma gereğini duyduk; büyük ilgi gördüğünü hissettik.