Vasat çizgide gidemeyenler, ifrat ile tefrit arasında gidip gelirler. Zigzaklı bir savrulma hali yaşarlar.
Meselâ, aynı kişiye, aynı gruba, aynı cemaate, aynı partiye, aynı zihniyete, aynı hükümete yönelik mesajların, bir dönem alkışlı ve bir başka dönem yûhâlı olması gibi.
Kimse kusura bakmasın, son yıllarda ülkeye hükmeden siyasetin ruh ve karakter yapısı, aynen böyle bir şekil almış durumda.
Yani, gerek içte ve gerekse dışta, bir müddet alkışlananlar şimdi yûhâlanıyor, yûhâlananlara ise şimdilerde alkış tutuluyor.
Ve, ne yazık ki, bütün bunlar toplum bilinciyle ve sağduyusuyla değil, sadece ve sadece bir “orkestra şefi”nin ağzına, tavrına, işaretine bakılarak yapılıyor.
* * *
Dahildeki Ergenekon’u, Gülen Hareketini, Çözüm Sürecini bir kalem geçelim; şimdilik sadece harice bakalım...
İşte İsrail. Bu ülkeye “terör devleti” denilmedi mi? Davos’taki efelenme sayesinde peşpeşe seçimler kazanılmadı mı?
Keza, muhacir Filistinlilerin anavatanlarına dönmesi, esir Kudüs’ün hürriyetine kavuşması, en mühim ve en birinci mesele, en kudsî dâvâ değil mi?
Ama bakın, herşey allak-bullak oldu. Tuhaf ve U dönüşleriyle, gözler kararmaya, başlar dönmeye başladı.
Bununla beraber, hem eski hale, hem yeni hale alkış-tufan eksik olmuyor. Trol ve troliçeler, istisnasız olarak U dönüşlerinin tamamına şahane kılıflar uydurabiliyor.
En çekilmez olanı ise şu ki: Aynı ülkeye kendileri yuh çektiklerinde, sen aynısını yapmazsan hain damgasını yerken, kendileri döndüğünde, senin de dönmen lâzım; yoksa bir kez daha hain damgasını yemekten kurtulamıyorsun.
* * *
İsrail ile yaşananlarını bir benzeri Rusya ile yaşandı, yaşanıyor. Hiç şüpheniz olmasın, sırada Mısır, Suriye ve daha başka ülkeler var.
Hatırlarsınız, Mısır’daki darbeci başı Sisi için, o günlerde hemen tüm mitinglerde, tüm “Râbia” gösterilerinde, hatta tv programlarında “Firavun” tâbiri kullanılıyordu.
Buna göre, Mursi de “Musa’nın dâvası”nı temsil ediyordu.
Mursi, hâlâ içerde ve başına nelerin geleceği dahi meçhul iken, tıpkı “terörist İsrail” ile yapılan sıcak temasların bir benzerini “Firavun Sisi” ile gerçekleştirmek üzere, şimdilerde zemin hazırlanıyor ve bazı peşrevler çekilmeye çalışılıyor: Tam da “Ben görüşürsem iyi, sen görüşürsen tu kaka”ya benzer bir çalışma...
* * *
Bu vesile ile bir hayretimi burada tekraren belirtmek isterim. Şöyle ki: Türkiye’nin yakın siyasî tarihini önemli ölçüde tetkik ettiğimiz gibi, dünya siyasetini de az-çok takip ediyoruz.
Bu çerçevede hayret ettiğimiz husus şudur: AKP kadrolarında ve tabanında, dünyada eşi-benzeri görülmedik bir “alkışçı ve yûhâcı” kitlesi var.
Öyle ki, aynı kişi, kurum veya grubu, aynı cehd ve gayret ile hem alkışlayabiliyor, hem de yûhâlayabiliyor. Yeter ki, “koro şefi”nden bir işaret alsın. Anında harekete geçiyor ve “ifrat mı, tefrit mi” hiç düşünmeden, “önce ne yaptık, şimdi ne yapıyoruz” bakmadan, adeta kendinden geçercesine, ortalığı doza-dumana boğarak tezahüratta bulunuyor.
Evet, yakın dönemde bu halin küçük çaplı da bazı benzerleri vardı; ama, onların hepsi şimdikilerin yanında devede kulak bile sayılmaz. Her ne ise...
* * *
Ümmet için en hayırlı yol, vasat, yani orta yoldur.
Aynı kişi veya konu hakkında sürekli U dönüşleri yapmak ise, ifrat ile tefrit arasında gidip gelmektir ki, buna “sağa-sola savrulmak” da denir.
Bu rolü oynamak hiç de kolay değil; dolayısıyla, basite de alınmamalı: Aynı şahsı, aynı grubu, aynı dâvâyı, aynı ülkeyi, aynı hükümeti, aynı coşku ve tezâhürat ile hem alkışlamak, hem yûhâlamak, herkesin ve her kesimin yapabileceği bir marifet değil. Bu konuda, kimse AKP’lilerin eline su dökemez.
@salihoglulatif: Hakiki din ve dindarlık-hâşâ ki-afyon değildir; zira, uyutmaz ve uyuşturmaz. Ama, şu DİNCİLİK denen şey, cidden afyon gibidir; hem uyutur, hem de uyuşturur.
* * *
"İsrail terör devletidir" dedikten sonra, git onunla anlaş... "Ey Putin! Suriye'de ne işin var?" dedikten sonra, git onunla iş tut... Bu ne menem şey böyle?