"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Âh şu geçimsiz asır

M. Latif SALİHOĞLU
15 Temmuz 2015, Çarşamba
İnsanlık tarihinin muhtemelen en “şiddetli geçimsizlik” devrini yaşıyoruz.

Bu ise, bizim için en büyük bir tâlihsizlik olsa gerektir.

Baba-oğul, ana-kız, karı-koca, bacı-kardeş, hala-teyze, amca-dayı, gelin-kaynana, vesâire... Bunların birbirine uyum sağladığı, birbiriyle huzur içinde geçindiğine dair örnekler ne yazık ki pek azdır.

Oysa insanlar, bilhassa yeni yetişen nesiller, uyumlu geçinmeye, huzurlu beraberliğe aç ve muhtaç durumda. 

Gençlerin gördüğü aile bireyleri arasındaki çekişme ve uyumsuzluklar, şahit oldukları türlü geçimsizlikler, dünyalarında büyük sarsıntılar meydana getiriyor, ruhlarında derin yaraların açılmasına sebebiyet veriyor.

Bir kısmı, içine kapanıyor ve ne yazık ki adeta ruh hastası olup çıkıyor. Bir kısmı ise, huy ve mizacı itibariyle katılaştıkça katılaşıyor, asabileşiyor ve sosyal hayatta bir nevi zehir hükmüne geçiyor.

* * *

Bu şiddetli geçimsizlik hali, sadece gayr-ı müslimler veya ehl-i dünya denilen dinden, mâneviyettan uzak kimselere mahsus değil. Aynı maraz, ne yazık ki, Müslüman ve mütedeyyin kimselerin dünyasına da sirayet etmiş, hatta yer yer haneleri istilâ etmiş durumda.

Bu feci tabloyu daha yakından görmek, hissetmek için, boşanma dâvâlarının görüldüğü mahkemelere gitmek, günden güne kabaran listelere bakmak yeterli sanırım.

Parçalanmış ailelerden geriye kalan mâsum çocukların hazin hallerini görmeye ise, çok kuvvetli bir irade, bir metanet duygusu gerektirir.

Sebep yok; sebep çok

Yakınlar, dostlar, hısım ve akrabalar arasında yaşanan ihtilâfların, ayrılmaların, bölünmelerin ve şiddetli geçimsizlikle birbirinden uzaklaşmaların şüphesiz türlü sebepleri var. Bir kısmına şöyle kısaca nazar gezdirmeye çalışalım...

* * *

Taraflar arasında daha evvelki komşuluk, evlilik, iş ortaklığı ve benzeri münasebetlerde türlü sıkıntılar yaşanmış.

Bu sebeple, taraflar birbirlerini mimlemişler. “Bir daha mı? Asla!” moduna girmişler.

Ne var ki, eskilerin bu tür hallerini tam bilmeyen, ya da hissedemeyen yeni nesilden bazıları, şatları zorlayarak, kapanmış olan kapıları yeniden açmak-açtırmak istiyor: “Ben karşı tarafla evlenmek istiyorum. Komşuluk yapmayı düşünüyorum. İş ortaklığını plânlıyorum” gibi taleplerle, vaktiyle ciddi sıkıntılara mâruz kalmış aile büyüklerini yeniden sancılandırmaya başlıyor.

Böylesi durumlarda, hangi şık kabul edilirse edilsin, verilecek karar ne şekilde olursa olsun, şiddetli geçimsizliği tetikleyen yeni bir sürece girilmiş oluyor. Dahası, yaşanacak olan yeni bir gerginliğe, mâzide kalmış, yani küllenmiş olan kor ateşlerin de ilâve edilerek, alevlerin daha da parlatılması kaçınılmaz hale geliyor.

* * *

Dahilî ihtilâfların bir diğer sebebi, kritik eşikteki evliliklerdir.

Tarafların gençleri, ya düğün arifesinde bu işten vazgeçiyorlar, ya da evlendikten çok kısa bir süre sonra derin kırılmalar yaşayarak ayrılıyorlar.

Bu türden talihsiz ayrılıklarda, yaşanacak ihtilâfın şiddeti ve çapı da büyük oluyor. Artık, bütün dünya insanları bir araya gelse, bu iki tarafın küskünleri bir araya gelemez ve asla barışamazlar.

Dahası, taraflar, her bakımdan birbirinden uzaklaşmak, ayrı kamlara bölünmek için de, adeta eften-püften bahane aramaya, yahut fırsat kollamaya başlarlar.

Akıl almaz bu derin ihtilâfı görenlerin bir kısmı hayretini şu tarz sözlerle yansıtır: Yâhû, bunlar daha düne kadar can-ciğer kuzu sarması değiller miydi? Bildiğim kadarıyla aralarında su sızmazdı. Nasıl oldu da, birbirinden koparak böyle düşman kardeşler haline geldiler?

Evet, aynı fikirde, aynı meslek ve meşrepte olan bu insanların arasında bir habis ruh girdi, aileleri karşı karşıya getirdi; neticede fikir ve kanaat itibariyle de farklı kulvarlara meyletmeye başladılar.

Böyleleri, ihtilâf zamanlarında zaten birbirini yakından kollarlar: “O hangi tarafta ise, ben öbür tarafta olurum” hesabıyla meşgul olur.

* * *

İhtilâfların ve şiddetli geçimsizliğin bir diğer sebebi, huy ve mizâç farklılığına dayalı haller, davranışlardır: Enaniyet, asabilik, ruh darlığı, cimrilik, kıskançlık, gıpta damarını tahrik, meyl-i tefevvuk, gıybet, dedikodu, meyl-i imtiyaz, re’sen inisiyatif kullanma adeti gibi... 

Bu haller, bünyeye çok değişik kanallardan girip sancılar çektirir.

Bu hallere daha fazla dayanamayan kimseler, dost ve kardeş çevreden ayrılmanın, başka tarafa meyletmenin, ya da başını alıp meçhule gitmenin bir yolunu bulmaya başlar.

İhlâs, uhuvvet, itidâl, metanet...

İhtilâfa sebebiyet veren sancılar ne kadar şiddetli ve sarsıntılı olursa olsun, onu dindirip yatıştırmak yine de mümkün. Yeter ki, niyetler bozulmasın. (Cumlar, bayramlar da bunun için iyi bir fırsattır.)

Başta ihlâs ve uhuvvet düstârlarını lâtifelere zerketmek, dem ve damarlarına sindirmek gerekir.

Ayrıca, asabiyeti körükleyen söz ve davanışlar karşısında itidâlini muhafaza ile zuhur eden zorlukları metanetle aşmanın yoluna bakmaya, formülünü bulmaya çalışmalı.

Bozmaktan, bölmekten kolayı ne var? Hem, bozuşmak ve düşman kardeşler haline gelmek bir maharet, bir erdemlik değil ki...

Aslolan, arayı bozmadan, ortalığı velveleye vermeden, bünyeyi tahrip etmeden hayatına, hizmetine devam edebilmek.

İşi eneye ve hissiyata bindirmeden, vakar ve itidâlini muhafaza ile ulvî hizmetini sabırla, metanetle sürdürebilenlere ne mutlu...

@salihoglulatif: Herkesle restleşip tersleşmek kolay, basit. Maharet odur ki, işi enaniyet ve hissiyata bindirmeden, hakkın hatırını üstün tutarak, hayata, hizmete devam edebilemek.

Okunma Sayısı: 3361
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • garip talebe

    15.7.2015 16:53:09

    Veyl olsun bu neo siyasal islamcilarin pesinden Aşk ile gidip kendi cemaatinin kuyusunu kazanlara..

  • burak

    15.7.2015 12:06:49

    Hay Allah razı olsun latif abim yazıların noktai istinat oluyor elhamdülillah...cemaat içi olaylara bakışda olması gereken tahkiki bir makale olmuş binler tebrik...

  • Garib Doğu

    15.7.2015 09:15:45

    Aileler arasındaki ihtilaf ve geçimsizliklerin bir çok psikoloik ve sosyolojik nedenleri vardır.Bunun izahını uzmanlar yapsın. Cemaat içindeki şiddetlenen geçimsizlik ve ihtilafların baş nedeni ise tam bir zehir olan tarafgir siyasettir.Bu ihtilaf o kadar şiddetlenmiş ki birbirine en yakın olanlar bile birbirine düşman hale geldiler.Bu ihtilaf ve geçimsizlikler,yakın tarihin hiçbir devrinde bu kadar çirkin bu kadar iğrenç bir hale gelmedi.Bu siyasi tarafgirlik durumunu en mükemmel bir şekilde Üstadımız tarif etmiştir. Kastamonu Lahikasında geçen bölüm şöyle: '' ya aklını dağıtır manevi bir divane,ya kalbini dağıtır manevi bir dinsiz,ya fikrini dağıtır manevi bir ecnebi olur.''Evet işte feci hal...Herkes kendini bu mihenge vurmalı,,bu aynadan bakmalı ,vaziyetini gözden geçirmelidir...İçtima-i ve siyasi derin bir yaraya parmak basıp izah ettiği için yazarımızı tebrik ediyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı