"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Acılar, hatalar, belâlar, duâlar...

M. Latif SALİHOĞLU
02 Haziran 2017, Cuma
Ülke ve millet olarak, tarifsiz acıların yaşandığı bir vetireden (süreçten) geçiyoruz.

Sıkıntılar zincirleme geliyor.

Bir sarsıntının şokunu daha atlatamadan, bir başka hadisenin şok dalgasına mâruz kalıyoruz.

Üstelik, mübarek Ramazan ayındayız. Yılın en uzun, en sıcak, en yorucu günlerinde oruçlar tutuluyor.

Haliyle, bir de oruç tutmayanlar var; Ramazanın hürmetini, ne yazık ki hiçe sayanlar var.

* * *

Sancılanmalar piyasaları da etkiliyor, sosyal hayatı da.

Rahatımız, huzurumuz kaçtı, kaçıyor, kaçacak gibi...

“Belirsizlik” kaynaklı tedirginlik halleri de cabası...

Nereden bakarsak bakalım, gerek fert ve aile, gerekse toplum olarak, çok çetin bir imtihanla karşı karşıya olduğumuz âşikâr.

Ne yapacağımızı, ardı sıra gelen musîbet taşlarından nasıl kurtulacağımızı da bilemiyoruz.

Genel halimiz, aynen Sekizinci Söz’de hikâye edilen “kuyu duvarında asılı vaziyetteki bîçare”nin durumu gibi: Aşağıda timsah, yukarıda arslan, tutunduğu incir ağacının köklerini ise, fareler kemirip duruyor, vesaire...

* * *

Terörle bağlantılı bombalı saldırıların, büyük katliâmların önlenmesine büyük bir gayret ile çalışılırken, diğer taraftan, bakıyorsunuz neredeyse aynı orandaki can ve mal kaybına eşit derecede trafik kazaları, operasyon kazaları, maden ocağı kazaları, sel ve yangın fâcialarına mâruz kalıyoruz.

Keza, bir taraftan Suriye’den kaçarak ülkemize sığınan çaresizlere yardımcı olmaya çalışırken, öte taraftan, bu insanların bulunduğu şehir, çarşı veya mahallelerde doku uyuşmazlıkları zuhûr ediyor; sığınmacılarla yöre halkı karşı karşıya geliyor; iki tarafın da rahatı, huzuru kaçıyor.

Bir başka gàile, sınır ötesi operasyonlar sebebiyle gelip buluyor bizi. Gûyâ dost ve müttefik durumundaki Rusya ve ABD, Türkiye’nin hassasiyetlerini hiçe sayarcasına ortalıkta at koşturuyorlar. En modern silâh ve mühimmatı, hiç saklama gereğini dahi duymadan, çatışmacı örgütlere ulaştırıp üleştiriyorlar. Üstelik, resmî bayraklarının şemsiyesi altında...

* * *

Bir yıla yaklaşan Olağanüstü Hal şartları sebebiyle, çoğu insanımızın hürriyeti kısıtlandığı gibi, can ve mal güvenliği de pamuk ipliğine bağlı bir vaziyet aldı.

Özellikle, asılsız yaranmacılık yarışı, intikam duygusu ve bilhassa ihbar furyası sebebiyle, hiç kimse kendini güvende hissedemiyor.

“Herkesin başına her an, herşey gelebilir” endişesi had safhaya çıkmış durumda.

Hemen herkesin yakın çevresinde, bir garazkârlıkla, bir yanlışlıkla veya bir hiç uğruna yitip giden, kararıp sönen hayat hikâyeleri, sadece anlatılır falan değil, artık yaşanır bir hale gelindi.

* * *

Ve, özellikle kadınlara yönelik olarak tarihte emsâli görülmemiş şekilde yaşanan iki vahim gelişme:

Biri, darbe veya terör mağduru durumundaki on binlerce mütedeyyin, muhafazakâr hanımların uzun süren tutukluluk, yahut kelepçeli halleri.

Diğeri, erkek şiddetine mâruz kalan ve sayıları günden güne artan kadınların geçim ve özellikle can güvenliği noktasındaki çaresiz çığlıkları.

En mahrem ve en güvenli ortamda tutmamız gereken kadınların, kızların, annelerin, böylesine güvensiz, böylesine sıkıntılı ve çaresiz bir hale düşürülmüş olması, geleceğimiz, özellikle de istikbâl nesli açısından taşımamız gereken endişelerin başında gelir.

* * *

Cenâb-ı Hak, kâinatta koymuş olduğu kànun ve kàideleri bizim hatırımıza veya bizim keyfimize göre değiştirmez.

O şaşmaz ve şaşırtmaz İlâhî nizama bizim uymamız şart.

Başka da hiç çaresi yok bunun.

Şimdi, umumî manzaraya bakınca anlıyoruz ve idrak ediyoruz ki, bizim bir hayli birikmiş, zamanla da yekûn tutmuş büyük hata, kusur ve günahlarımız var.

Hataları telâfi etmeye, günahları silmeye gayret göstermek icap ederken, maalesef, yer yer bunların üzerine yenileri eklendiği anlaşılıyor. Esasen, bundan dolayıdır ki, beklenen ferec bir türlü gelmiyor; arzu edilen rahatlık, ferâhlık bir türlü yaşanamıyor.

Ama, yine de hatalardan dolayı nedâmet etmek ve İlâhî dergâha el açarak Rabbimizden af ve mağfiret dilemek durumundayız.

Şu mübarek Ramazan hürmetine, Cenâb-ı Hak, elimizi inşaallah boş çevirmez ümidindeyiz.

@salihoglulatif:

Müslümanların, şu fesâd-ı ümmet zamanındaki birinci önceliği “Güç, kuvvet, ordu, silâh“ mı olmalı? Yoksa “Kur’ân ilmi, irfânı, i’câzı, ahlâkı” mı olmalı? Şüphesiz, ikisi de lâzım. Ama, bunlardan birini öncellemeye karar vermeli.

Okunma Sayısı: 4980
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • yusuf

    2.6.2017 12:06:12

    Rahman bize bir çıkış yolu göstermezse..... halimiz duman....

  • Abdullah TUNÇ

    2.6.2017 09:25:43

    Hangi kusur ve günahtan dolayı bu feci halleri yaşıyorsak,o kusur ve günahların farkına varıp,bir daha işlememeye nedametle tövbe etmeye ve bunlardan hassasiyetle uzak durmaya çalışmalıyız. Bu şekilde günahlardan manen temizlendikten sonra, bu mübarek ramazanda garazsız ve halisane derhah-ı İlahiyeye dualarımızı göndermeliyiz. Bu şartları yerine getirdikten sonra inşaallah belalar defolur gider.Şunu da kesin olarak biliyoruz ki her şeyin anahtarı Rabbimizin yanında,her şeyin dizgini onun elindedir. Önemli olan Rabbimizi razı etmektir. O razı olduktan sonra her şey onun emriyle hallolur.Başkada yapılacak bir şey yoktur.Çünkü sebeplerin sukut ettiği ve etkisiz hale geldiği bir zamandayız.Cenab-ı Hak'tan niyazım; yapılan halis duaların sur'atla kabul olması ve bu sıkıntıların bir an evvel sona ermesidir...

  • özdemiroğlu

    2.6.2017 08:47:36

    Latif Kardaşım, Ahir zaman ve maalesef Yüce Nebi'nin işaret ettiği hadiseler zuhur ediyor. Faizi normal hale getirmiş bir Müslüman olur mu? Böyle bir insanın duası ne kadar kabule şayandır.Dünya hayatını güzelce geçirmek emelindeki bir kişi, ne kadar samimi olur? Binlerce enfüsi sebep var. C. Allah Müslümanlara Müslüman gibi yaşama şuuru versin. Amin.

  • Ali Tam

    2.6.2017 01:02:27

    Namusumuza el artik icten sinsi düsmanlardan uzatiliyor. Iftira ile 90 gün garanti tutuklama cocuk oyuncagi... Kur'an adaleti te'sis icin inmistir, Peygamberimiz ASM'in asli vazifesi de adaleti te'sis etmektir, aksi zulme kapi acilmasidir. Her Cum'a Innallahe ye'muru bil adli... ila ahir ayeti okunur, adalet ilk önce zikredilir. Elde ihbar edilen bircok deliller olmasina ragmen katilin serbest dolastirildigi, ama masum mütedeyyin ve tesettürlü Müslüman kadinlarini kuru, mesnedsiz iftiralarla yaka paca tutuklayip 90 gün sürüm sürüm süründürmek adalet degil ZULÜMDÜR. Namusumuza el uzatiliyor... YETER BE!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı