Günümüzde tiryakilikten çok bağımlılık yapan sigaranın peşini bırakamıyoruz.
Zira, bizi rahatsız etmesinin, israfa yol açmasının ve çevreyi kirletmesinin ötesinde, birçok sevdiklerimizin erken yaşta çökmesine, hatta ölmesine sebebiyet veriyor.
Yani, sigarayı terk etmeyenleri, bir müddet sonra sigara terk ediyor; bizden de koparıyor, alıp götürüyor. Bundan dolayı, hemen her vesile ile konuya temas etmek durumda kalıyoruz.
* * *
Çokça sevdiğim, saydığım birçok yönüyle de takdir ettiğim, orta yaşı geçkin bir yakınım var.
Ama ne yazık ki, kendisi bir sigara tiryakisi. Hatta bağımlısı... Adeta ciğerinin derinliklerine çeker gibi sigara içiyor. Günde ortalama iki-üç paket tüketiyor: Parmakları, bıyıkları renk değiştirmiş. Hatta ten rengi bile değişmiş.
Hiçbir ikazı kabul etmiyor, hiçbir tavsiyeyi de dinlemiyor. İradesine hakim olamadığı kesin de, ama en kötüsü bir an evvel ölmek istemesi... İşte, onun en sevmediğimiz ve hayatından endişe ettiğimiz tarafı bu.
İç dünyasında, iş ve aile hayatında ne gibi derdi-kederi var, onu tam olarak bilmiyor, bilemiyoruz. Çünkü, kimseye açılmıyor. Sadece, şunu diyor: "Biliyorum, bu meret öldürecek beni. Ama, zaten ben de bir ân evvel ölüp gitmek istiyorum..." Şimdi, Allah aşkına bu sözün ve böyle bir fikrin neresinde bir haklılık payı var? Bunun İslâmî anlayış ve itikatla uzaktan yakından bir alâkası olabilir mi?
* * *
Müzmin sigara tiryakileri, bizim gibi sizin çevrenizde de vardır.
Bunlardan bazılarının üzerinde en ufak bir ikaz dahi aksülamel yapabiliyor. Üstelik, bunlar her yönüyle dehşetli bir zararın içinde olduklarını da biliyor. Hele hele sigara içen bazı hamile kadınlar bile vardır ki, onları görünce artık sözün bittiği noktaya geldiğinizi anlıyorsunuz.
Birçoğu da, büyük vehamet arz eden vaziyetin farkında aslında; ama ne yazık ki, iradeleri zayıflayıp sönükleşmiş halde...
* * *
Bilhassa, aç karnına, yani hazırlanmış olan yemekten evvel sigara içmeyi tercih edenlerin durumu çok daha içler acısı bir seyir takip ediyor. Tıpkı, iftarını sigara ile açanlar gibi, bunların durumu da hemen hemen aynı: Beyinde balyoz darbesi etkisi...
Fikirlerine müracaa ettiğim ve yazdıklarını takip ettiğimiz güvenilir hemen bütün uzmanlar, ilim erbâbı kimseler, bilhassa şu noktada birleşiyor: Aç karnına sigara içmek, kişinin beyni üzerinde balyoz etkisi yapar...
Uzun süre nikotin almayan vücuda aniden nikotin yüklenmesi, adeta balyoz etkisi meydana getiriyor. Zira, uzun süre aç kalan vücutta, kan şekeri önemli ölçüde düşmüş oluyor.
Bu durumda iken, aniden veya hızlı şekilde nikotinin alınması, adeta sert bir cisimle vurulmuş gibi “baş dönmesi”ne sebebiyet verilmiş oluyor... Bu durum, kalp rahatsızlığı olanlarda da kalp krizine kadar varan olumsuz sonuçlara zemin hazırlayabiliyor.
Sonuç itibariyle: Aynı yöndeki sakıncalar, aç karnına sigara içenler gibi, yemekten hemen sonra başlayan ve peşpeşe sigara içen kimseler için de geçerli olduğunu hatırlatmış olalım.
***
GÜNÜN TARİHİ: 26 EYLÜL 1669
Girit için yekûn 160 bin şehit
Ege’deki Girit adası, yıllardır sürüp giden çetin mücadelelerin ardından, nihayet 26 Eylül 1669’da Osmanlıların hakimiyetine girdi.
Ada üzerinde yaklaşık 24 yıldır Osmanlı-Venedik çekişmesi devam ediyordu. 1669 yılı Eylül ayı başlarında, adadaki bütün kalelerin düşmesiyle birlikte, yaşanan savaş hali bitmiş oldu. Böylelikle, Venediklilerin asırlardır devam eden Girit üzerindeki hakimiyetleri de sona ermiş oldu.
Kaynaklarında, 22 yıllık zaman zarfında (1645-67) 130 bin kadar Osmanlı askerinin şehit olduğu, iki yıldan fazla süren son kuşatma esnasında (1667-69) ise, en az 30 bin askerin daha şehit düştüğü kaydediliyor.
Girit'in fethini tamamlayan şahsiyet, aynı zamanda Uyvar'ı (Avusturya) fetheden Sadrâzam Fazıl Ahmed Paşadır. Bu büyük fetih hadisesini ehemmiyetli kılan bazı hususları şöylece sıralamak mümkün:
1. Girit, Kıbrıs'tan sonra Akdeniz (yeni ismi Ege Denizi) üzerindeki en büyük ve en stratejik adadır.
2. Tarih boyunca, Kıbrıs ile Girit benzer, yahut müşterek bir kaderi paylaşmışlardır. Birine sahip olan diğerine yönelmiş; birini kaybeden, yine diğerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmıştır.
3. Girit, Osmanlı'nın en son fethettiği ve yine en son kaybettiği "büyük ada" hüviyetini taşıyor.
Girit'te 250 yıl kadar devam eden Osmanlı hakimiyeti, Kıbrıs'tan 10 yıl kadar sonra, yani 1897'de sona erdi. Buranın hakimiyeti de, aynen Kıbrıs'ta olduğu gibi, önce İngiltere'nin, ardından Yunanistan'ın eline geçti... Bir zamanlar 200 bin kadar Müslüman'ın yaşadığı Girit, bugün çok farklı bir demografik vaziyet arzediyor.
***
@salihoglulatif:
Sigara içen kimse, ne kadar sempatik olursa olsun, onun ağız kokusu son derece itici ve tiksindiricidir. Sırf o pis ağız kokusu sebebiyle, usta berberini bile değiştirenler var.