Halen iktidar mevkiinde olan siyasî hareketin çekirdek kadrosu gibi, fikrî alt yapısı ile ideolojik bağlantıları tâ 1948’de siyaset sahnesine çıkan Millet Partisine gidip dayanıyor.
1952’de ismi İslâm Demokrat Parsine dönüşen bu siyasî hareketin öncüsü ve ilk fahrî başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’tır. Hareketin ilk resmî başkanı “dindar Kemalist” Hikmet Bayur’un yerine ise, yine asker kökenli olan Cevat Rıfat Atilhan geldi.
Sebilürreşad, Ehl-i Sünnet ve Büyük Doğu gibi dinî ağırlıklı neşriyat yapan mecmuaların tümü, siyaset noktasında bu partilerin yayın organı hüviyetindeydiler. Büyük Doğu ve Necip Fazıl, bu siyasî hareketin piri ve fikir öncüsü konumundaydı.
Büyük Doğu ve Necip Fazıl, gelişmesine bir türlü mani olamadıkları Demokrat Partinin ilk yıllarında, çok şiddetli ve bir o kadar da hiddetli muhalefet görevini deruhte ettiler.
Demokratı yıkamayacaklarını anladıklarında ise, birden çark edip bu kez Genel Başkan ve Başbakan Menderes’ten para dilenip yardım istediler. “Örtülü ödenek”ten gelen bu yardımlar, zaman içinde ve talepler doğrultusunda artarak 2-3 bin liradan 15-20 bin liraya kadar çıktı. (Bkz: Haber Türk, Radikal 2 Ocak 2013)
Büyük Doğu, Haziran 1951
Derginin kapağında, Başbakan Menderes, baloncukla uğraşan zavallı bir çocuk gibi gösteriliyor, başında bulunduğu Demokrat Parti ise, bu vatan ve milletin başına açılmış en büyük TEHLİKE diye gösterilerek yerden yere vuruluyor.
Önce yaylım ateşi; sonra yardım talebi
Yıllar sonra yayınlanan ve kimsenin çıkıp inkâr, hatta itiraz bile edemediği “Menderes’e örtülü mektupları” bir yana dursun; Necip Fazıl, neşriyatı için para istediği aynı Büyük Doğu mecmuasında özellikle DP iktidarının ilk yıllarında Menderes’in partisini yerden yere vuran yazılar yazıyordu.
Hatta, bu vatan ve milletin başına açılmış en çetin dâvâ ve en büyük belâ olarak Demokrat Partiyi gösteriyordu. Dahası, bu belâyı def’etmek için de Büyük Doğu mefkûresine bağlı kuvvetli bir siyasî parti hareketinin başlatılması gerektiğinden esaslı şekilde dem vuruyordu. İşte size bu şaşırtıcı gerçeğin delilli, belgeli bir ispatı...
Burada belgesini ve kupürünü de gördüğünüz 1 Haziran 1951 tarihli Büyük Doğu mecmuasında çıkan iki yazıdan bazı cümleleri dikkatinize sunarak konuyla ilgili maksadımızı anlatmaya çalışalım.
Demokrat iktidarının daha birinci yıldönümünde neşredilen bu iki yazıdan biri, DP’nin CHP’den daha beter ve çok daha büyük bir “TEHLİKE” teşkil ettiği hususu, tam 15 madde halinde sıralanıyor.
Diğer yazıda ise, “Mukaddesatçı Türk!”e hitap edilerek, iktidara gelmek için yeni bir partinin, “Büyük Doğu Partisi”ni kurmanın artık şart ve zaruret halini aldığı hususu, uzun uzadıya anlatılmaya çalışılıyor. (NOT: Baloncukla oynayan zavallı çocuk gibi gösterilen Menderes’in başında bulunduğu Demokrat Partinin önünü kesmek ve dindarları bir partide birleştirmek için isim olarak “İslâm Demokrat Partisi” ismi tercih edildi.)
İlgili tarihli mecmuada, önce, “Tehlike” başlığı altında sıralanan maddelerin bir kısmını özet halinde takdim edelim. İddialı ifadeler şöyle:
* * *
Defalarca haber vermiş bulunuyoruz ki, Demokrat Parti içinde birbirine zıt hizipler vardır. Bu partinin başlıca fârikası, her cins ve meşrepten bütün cereyanların kendilerine orada birer köprü başı tesis etmiş bulunmalarıdır.
* * *
Muazzam bir tehlike diye haber verdiğimiz bu gizli ve sinsi plânın himayecileri arasında büyük sermaye sahibi firmalar, bankalar ve gazeteler var.
* * *
Demokrat Partinin içindeki dindarlar, mukaddesatçılar, kökçüler ve Türkçüler zümresi, evvelâ istismar edilip sonra ağızları açık bırakılan halk temsilcileridirler.
* * *
Demokrat Partiyi kendi bin bir zaafı ve tezadı içinde kıstırıp, kendi hâkim temayülü ve şiarıyla bu partiyi mühürlemek isteyen hizip, büyük sermayedarlar sınıfıdır.
* * *
Bu sınıf, Demokrat Partinin iktidara talip olduğu 1950 seçim macerasında, kendisini büyük avanslar ve kredilerle desteklemiş, borçlu mevkiine düşürmüş ve kendisine minnettar etmiştir.
* * *
Bu sınıf, Siyonizm ve Dönmelik tesir ve telkini altında olup, bu sınıfın amel ve niyetlerini, gaye ve planlarını idare eden de Yahudiler ve Dönmelerdir.
* * *
İşte, tam 27 yıl CHP’nin bir eşkıya gediği halinde şahsî teşebbüs hakkından kaçırdığı ve tam inhisarlaştırdığı büyük sınaî ve iktisadî teşebbüs sahaları, şimdi (DP iktidarında), onlardan milyarlarca defa beter hizbin elinde, üstelik hürriyet, müsavat, adâlet gibi Mason yaftaları altında, belli başlı bir zümrenin gediği olsun diye çalışılıyor.
Siyasete din gibi bakılıyor
Yukarıda sıralamış olduğumuz bakış açısına göre, Demokrat Parti CHP’den beterdir. Dine, vatana, millete hizmet için mutlaka parti kurmak ve bu partiyi iktidara taşımak lâzım.
Bu kulvarda yetişenler, yıllar sonra da olsa nihayet iktidara geldiler.
Şimdi ise, iktidarı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyorlar.
Ne var ki, iktidarı kaybetmeyi, dinî cihadı kaybetmekle eşdeğer görüyorlar. Bu sebeple, akla-hayale dehşet verecek birtakım angajmanların içine girecekleri kuvvetle muhtemeldir.
Nasıl ki, geçmişte en az 40 yıl müddetle akla durgunluk verecek derecede bir kin ve buğz ile, bir husûmet ve huşûnet tavrı içinde iktidarlarına engel gördükleri partilerin taraftarlarına türlü yafta, hakaret ve saldırılarda bulundular; bunun daha beterini tekrardan yapabilirler.
İşte, bu can alıcı noktayı, en çok bilmesi gerekenler, 1950’lerde Demokrat Partiye, 1960’tan sonra ise Adalet Partisine tam destek verip onlara istinad noktası olanlardır.
Bu kesimden sayılanların bir kısmı, ne yazık ki dürbüne tersinden bakar gibi bakarak, siyaseten kanını emen, can damarını koparan en büyük muarızı dost zannediyor. “Demokratların asıl devamı bunlardır” diyor.
Vah kardaşım vah! Bunu onlar değil, sen söylüyorsun. Böyle yapmakla da, hem kendini, hem ihvanlarını bilmeyerek kandırıyor, yanıltıyorsun. Yazık ki, bir temel yanlışa bile merdâne bir tavırla çıkıp “Arkadaş, bu yanlıştır. Ben bu yanlışta değilim” diyemiyorsun.
Yâhû, 150 yıllık (1865) bir asîl misyonun sâdık takipçileri, kendisine asgarî kırk yıl saldıran, buğzeden bir başka siyasî hareketin dâmına düşer mi? Hele hele onların meddahı, müdafii gibi davranır mı?
Zor ve acı da olsa, uyarı vazifemizi yapmak durumundayız. Evet, durmak yok, uyarmaya devam inşaallah...