Bir önceki bölümde bahsini ettiğimiz Âhirzaman ile alâkalı 33 Hadis-i Şerifin diğer yarısını takdim etmeden evvel, 33 âyetin tahlil edildiği Birinci Şuâ’dan birkaç cümle iktibas edelim.
“Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyanın feyziyle Yeni Said hakaik-ı imâniyeye dair o derece mantıkça ve hakikatçe bürhanlar zikrediyor ki, değil Müslüman uleması, belki en muannid Avrupa feylesoflarını da teslime mecbur ediyor ve etmektedir.
“Amma, Risâle-i Nurun kıymet ve ehemmiyetine işarî ve remzî bir tarzda Hazret-i Ali (ra) ve Gavs-ı Azamın (ra) ihbaratı nevinden, Kur’ân-ı Mûcizül-Beyân dahi bu zamanda bir mu’cize-i mâneviyesi olan Risâle-i Nura nazar-ı dikkati celb etmesine mâna-i işârî tabakasından rumûz ve imâlar, icâzının şenindendi ve o lisân-ı gaybın belâgât-ı mu’cizekârânesinin muktezasıdır.
“Evet, Eskişehir hapishanesinde dehşetli bir zamanda (1935) ve kudsî bir teselliye çok muhtaç olduğumuz hengâmda, mânevî bir ihtarla: ‘Risâle-i Nurun makbuliyetine eski evliyalardan şahit getiriyorsun. Halbuki [“Yaş-kuru ne varsa, apaçık bir kitapta yazılmıştır.” Enâm S: 59] sırrıyla, en ziyade bu meselede söz sahibi Kur’ândır. Acaba, Risâle-i Nuru Kur’ân kabul eder mi? Ona ne nazarla bakıyor?’ denildi. O acib suâl karşısında bulundum.
“Ben de, Kur’ân’dan istimdat eyledim. Birden otuz üç âyetin mâna-i sarihinin teferruatı nevîndeki tabakattan mâna-i işarî tabakasından ve o mana-i işarî külliyetinde dahil bir ferdi Risâle-i Nur olduğunu ve duhûlüne ve medar-ı imtiyazına birer kuvvetli karine bulunmasını bir saat zarfında hissettim.”
* * *
Ve, Hadislerin devamı..
16) Kim ki, ilimden (yani ilm-i imanî ve tahkikîden) bir bâb, (bir mes’ele) taallüm ederse, onunla amel etsin etmesin, bin rek’ât (nafile) namazdan efdaldir. Eğer (öğrenmekle beraber) amel de ederse, yahut onu başkasına öğretirse, o zaman tâ kıyamete kadar onun o (büyük) sevabı ve onunla amel edenin sevabı onun olacaktır.
17) Kim ki İslâmı ihya etmek niyetiyle ilimden bir bâb tahsil ederse, onun derecesiyle Peygamberlerin derecesi arasında yalnız bir derece kalmış olur.
18) Bir mü’minde dört şey (dört ahlâk) içtima’ ettiği zaman, Cenâb-ı Hak (o dört ahlâk ile) ona Cenneti vâcib etmiş olur:
1- Lisanda sıdk, doğruluk (yani yalan söylememek.)
2- Malda seha, cömertlik.
3- Kalbde meveddet.
4- Hazırda-gaibde olanlara nasihat.
19) Kâhinlerden birisi (bir adam) gelecek, Kur’ân’ı (Kur’ân’ın hakikatlarını) öyle bir tarzda ders verecektir ki, ondan sonra onun gibi o ders ve talimi veren olmayacak.
20) Bir ilim talebesi, ilmi tahsil etmekte iken vefat etse, şehiddir.
21) İlmin efdali ilm-i billahdır (yani, iman ilmidir). Bu ilim ile az olan amel, (ilim ile olduğu için) menfaat verir. Fakat çok amel, cehl ile olsa menfaatsizdir.
22) Kur’ân’ın hamelelerine ikrâm, hürmet ediniz.
23) Ulemâya (hürmet ediniz) ikrâm ediniz. Çünki ülemâ, peygamberlerin vârisleridir.
24) Cenâb-ı Allah Azze ve Celle mü’min kulunu tecrübe ve imtihan için musîbete, belâya giriftar eder. Fakat onun bu ibtila ve denemesi, o mü’min kulun üstünde keramet ve ikramını izhar içindir.
25) Said, fitnelerden uzak kalınmış kimse ve musîbet ve fitneye giriftar olduğu halde sabreden kişidir. Böylesi adam ise çok garib, pek nadirdir.
26) Muhakkak fitne gelmektedir. İbâdı (insanları) parça parça edecektir. Ancak âlimler ondan kurtulurlar.
27) Âhirzamanda şiddetli ve dehşetli bir belâ gelecek, herkese isabet edecek. Ondan kurtulan olmaz. Ancak Allah’ın dinini bilen ve ona göre lisanıyla ve kalbiyle mücahede eden bir adam kurtulacak. O ise, ona sâbıkların, geçmişlerin mesleği sebkat etmiştir. Bir de Allah’ın dinini bilip tasdik eden birisi kurtulacak.
28) Ben-î Âdemin en cömerdi ve en kerimi ve en sahîsi benim. Benden sonra onların en kerimi ve en cevvadı ise bir recül (bir adam)dır ki; o adam (hususî) bir ilim bilecek ve o ilmini neşredecektir. Kıyamet gününde müstakil bir ümmet halinde ba’s olunacaktır.
29) Kur’ân’ı öğrenen ve öğreten ve içindeki hakaikı ders verenler bilmiş olsunlar ki, (kıyamet gününde) onların Cennet’e girmelerine saik ve delil ben olacağım.
30) Sakın bid’atlara yanaşmayınız. Çünki bütün bid’atlar dalâlettir, bütün dalâletler de Cehenneme gider.
31) Bizden gayrısına kendini benzeten, bizden değildir. Sakın Yahudi ve Nasaraya kendinizi benzetmeyiniz.
32) Cihadın en efdâli odur ki, eğri yolda olup hakka karşı mümanaat gösteren cebbar hükümdarlara, kumandanlara karşı hak söz söylemektir.
33) Cihadın en faziletlisi, kişinin kendi nefs ü hevasına karşı mücahede etmesidir.
***
@salihoglulatif:
Kendisi gibi siyasî güç ve menfaat karşısında fırdöndü olmayanları yekten “FETÖcü” diye damgalayan hemen her karaktersizin, geçmişte “Gülen meddahlığı”na dair bir yazısı, konuşması, videosu var.