"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

15 Haziran sarsıntıları

M. Latif SALİHOĞLU
15 Haziran 2017, Perşembe
Yakın tarihteki 15 Haziranlarda, dehşet ve ürperti veren birçok hadiseler yaşandı. Bunların bir kısmına sırasıyla değinmeye çalışalım.

Yeniçeri Hadisesi

Yakın tarihimizin ve hatta bir cihetiyle diyebiliriz ki “Âhirzaman Tarihi”nin ilk büyük sarsıntısı 15 Haziran 1826’da yaşandı.

Sultan II. Mahmut, bu tarihte ilân etmiş olduğu bir fermân ile Yeniçeri Ocağını söndürüp kapattırdı.

O gün ve devam eden günlerde binlerce askerimizin kanı akıtıldı, temeli asırlar öncesine dayanan bir ordu mahv û perişan edildi. Üstelik, kanlı hadisenin adına da "Vaka-i Hayriye" ismi verildi.

Evet, 500 yıllık bu köklü askerî teşkilâtın lağvedilmesi çok kanlı oldu. O gün İstanbul'da adeta bir iç savaş hadisesi yaşandı. Binlerce insan canından oldu. Binlerce insan da hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı.

Yeniçeri Ocağının kapatılmasına fiilen karşı gelenlerin öldürülmesine dair fetvâ, Şeyhülislâm tarafından verildi. Ayrıca, çok nâdir durumlarda ortaya çıkarılan Sancak-ı Şerif de Sultanahmet Camii’nde açıldı ve bütün ahali bu sancağın altında toplanmaya çağrıldı.

Bir yandan da, toplanan kalabalığa silâh ve mühimmat dağıtıldı.

Karşılarında Sancak-ı Şerif etrafında silâhlanmış ahaliyi gören mütedeyyin Yeniçeriler, hemen isyandan vazgeçip çatışmayı bıraktılar ve doğruca kışlalarına çekilip içeriye kapandılar. Ne var ki, artık ok yaydan çıkmış ve hedefi vurmaya başlamıştı. Binlerce asker, o gün imha edildi.

Özetle, askerler kurban edildi; Yeniçeri Ocağı söndürülerek kapatıldı; onun yerine ise, Asakir-i Mansure-i Muhammediye teşkilâtı kuruldu.

Fakat ne aciptir ki, Sultan II. Mahmud’un kurmuş olduğu bu yeni askerî teşkilât, tam tamına elli yıl sonraki bir Haziran gününde, onun torunu olan Sultan Abdülaziz’in kanına girdi: 4 Haziran 1876.

Darbeci Paşa öldürüldü

Sarsıcı bir başka hadise, 15 Haziran 1876’da vuku buldu.

Bu hadisenin hülâsası şudur:

Çerkes Hasan isimli genç subay, 30 Mayıs’ta darbe ile tahttan indirilen beş gün sonra da katledilen Sultan Abdülaziz’in kayınbiraderidir. Aynı zamanda, Sultan’ın oğlu Şehzade İzzeddin Yusuf Efendi’nin yaveridir.

Henüz 26 yaşında olan Çerkes Hasan, aynı zamanda çevik, cesur, silâhşör ve gözüpek bir subaydı.

Bu sebeple, darbeci katiller ondan korkuyor, çekiniyordu. Korktukları için de, uzak bir diyâra onu tayin ettiler. Ancak, o gitmedi, gitmek istemedi. İçeri atıldı. Sonra, tanıdıkların ricasıyla ve tayin yerine gideceği vaadiyle serbest bırakıldı.

İşte, tam serbest bırakıldığı gece, yanına bir kama ve 4-5 adet tabancayı da alarak darbeci Hüseyin Avni Paşa’nın peşine düştü. Birkaç yerde izini sürdü ve nihayet o gece Beyazıt’taki Sadrâzam Mithat Paşa’nın evinde olduğunu tesbit etti.

Meğerse, devletin bütün ileri gelenleri o gece konakta yapılacak olan toplantıya çağrılmış. Üzerindeki üniformasıyla gittiği için, konağın görevlileri tarafından her nasılsa engellenemeden içeri giriyor.

Toplantının yapıldığı salona giren Çerkes Hasan'ın karşısında, asker ve hükümet erkânından tamı tamına 13 şahsiyet var.

Bir elinde tabanca, diğerinde kamasıyla salonun kapısında "Davranmayın!" diye bağırmasıyla, neye uğradığını şaşıran H. Avni Paşa’ya ateş etmesi bir oldu. 

Paşaya iki kurşun isabet etti. Yaralı halde kaçıp kurtulmaya çalıştıysa da muvaffak olamadı. Paşaya yetişen Çerkes Hasan, elindeki kamasıyla vurup vücudunu delik deşik etti.

Dışarıdan askerlerin gelip Çerkes Hasan’ı teslim almalarıyla son bulan baskında toplam beş kişi ölürken, üç kişinin de ağır şekilde yaralandığı tesbit edildi.

Ertesi gün alelusûl şekilde mahkemeye çıkartılan Çerkes Hasan, Beyazıt Meydanı’ndaki bir dut ağacının dalına asılmak sûretiyle idam edildi. Bu hadise "Çerkes Hasan Vak'ası" ismiyle tarihe geçti.

İzmir Sûikastı Kumpası

Sultan Aziz ve Çerkes Hasan Vak’asında yine tam elli sene sonra, bu kez İzmir’de sarsıcı bir hadise patlak verdi: 15 Haziran 1926.

İzmir’de M. Kemal’e karşı sûikast yapılacağı yönündeki ihbar, 15 Haziran gecesi ifşâ edildi.

Bu kumpas kokulu hayalî senaryoya göre, İzmir Valisi Kâzım Dirik'e gelen Giritli Motorcu Şevki isimli şahıs, bazı kimselerin M. Kemal'e sûikast plânladığı ihbarında bulundu.

İddiaya göre, eski Lazistan mebusu Ziya Hurşit ile arkadaşları, iki gün sonra İzmir'e gelmesi beklenen M. Kemal'e sûikast yapıp kaçmayı plânlamışlar.

İhbarı ciddiye alan valilik, harekete geçer ve adı geçen şahıslar derhal tutuklanır. Tevkifler, İzmir'le sınırlı kalmaz, ayrıca Ankara ve İstanbul'dan da tanınmış şahsiyetleri içine alacak şekilde genişletilir.

Tutuklananlar arasında Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat gibi eski İstiklâl Harbi komutanlarıyla, yakın zamanda kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının (TCF) şöhret kazanmış şahsiyetleri de var.

Esasında, iktidardaki Halk Partisi, muhaliflerini sindirmek için, yine kendisinin plânlamış olduğu entrika dozu yüksek ve bir operasyondur, bu hayalî İzmir Sûikastı Hadisesi.

Evet, bu sûikast, tamamıyla hayalidir. Zira, M. Kemal, o tarihte henüz Balıkesir'de, yani daha İzmir’e gelmemiş olup, ortada teşebbüs edilmiş görünen bir sûikast hali mevcut değildir. Nitekim, bilâhare İzmir İstiklâl Mahkemesi’ne  çıkartılan Karabekir Paşa da, orada gördükleri karşısında hayrete düşer. Karabekir, hiç ilgisiz insanların, hayatta hiç tanışmamış ve görüşmemiş kimselerin nasıl olup da aralarında işbirliği yapmış oldukları iddiasıyla mahkemeye sevk edildiklerini hayretle sorar.

Ankara'dan İzmir'e sevk edilen uyduruk İstiklâl Mahkemesi, hayalî sûikastten birinci derecede sorumlu ilân ettiği Ziya Hurşit ile 13 arkadaşını idam cezasına çarptırır. Yani, hiç vuku bulmamış bir sûikast ihtimaline binaen tam 14 vatan evlâdı orada idam ettirilir.

İdam edilmeyenler de, siyasetten ve ülke yönetiminde bulunmaktan büyük ölçüde men'edilir.

Okunma Sayısı: 4796
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özdemiroğlu

    15.6.2017 08:38:35

    (2) Bazı tarihçiler Osmanlı Sarayına ve devlete özellikle bu ocağın kaldırılmasından sonra casusların sızdığını ve devletin istihbaratının da felç olduğunu belirtirler. Merhum Demirel bir mülakatında TSK için (ihtilalleri kastederek) '' 2. bir ordumuz yok ki uğraşalım'' derdi. Yaşadığımız hadiseler açısından zaman bunu teyit etmiyor mu?

  • Özdemiroğlu

    15.6.2017 08:35:08

    1826'da Yeniçeri Ocağı kaldırıldı. Arkasından Rus destekli Yunan Ayaklanması ve bağımsız Yunanistan kuruldu. Sırp azınlıkların ve bazı ayaklanmaların da kalkışması başladı. Mısır'da M. Ali paşa Ayaklanmasını bile bastıramayan bir Devlet!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı