"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

12 Eylül’ü de gömmedikçe...

M. Latif SALİHOĞLU
13 Mayıs 2015, Çarşamba
Darbe döneminin devlet başkanı Kenan Evren, dün devlet mezarlığına defnedildi. Bu önemli bir gelişmedir.

Ama, asıl önemli olan, Evren Paşanın hem lideri, hem de sembol ismi olduğu “12 Eylül Darbesi”ni tarihe gömmektir.

Bu iş ve işlem yapılmadığı müddetçe, hiç kimse öyle ortalara çıkıp da demokrasi adına övünmesin, böbürlenmesin. Zira, ciddî ve samimî olmadığı gibi, inandırıcı da olmaz. Sırıtır durur.

Evet, “12 Eylül” damgasını taşıyan, darbe ürünü sayılan bilumum tasarrufu geçersiz kılıp devre dışı etmediğimiz müddetçe, devlet ve millet olarak hürriyet, adâlet ve demokrasi adına rüştümüzü ispat etmiş sayılamayız.

Bu açık noktayı, hiç kimse “ama, lâkin, fakat...”larla lütfen sulandırmaya ve zihinleri bulandırmaya çalışmasın.

* * *

Dikkatle bakar mısınız?

12 Eylül Darbesinin üzerinden 35 yıl geçti. Cunta üyeleri birer birer ölüp gitti. İşte, darbenin lideri olan Kenan Paşa da göçtü gitti.

Ama gelin görün ki, o vahşi darbenin tasarrufu olan uygulamalar büyük çapta devam ediyor.

Esasen, bu durum, bu vatanda hükmeden Süfyaniyetin bir göstergesi mahiyetini taşıdığı gibi, aynı zamanda onun görünmez gizli kuvvetini ibraz ediyor. Yani, Süfyanlar-Deccaller ölür, gider ve fakat Süfyaniyet ve Deccaliyet, hayatiyetini bir şekilde devam ettirir.

İşte, asıl dert, asıl mesele de bu noktada karşımıza çıkıyor.

* * *

Evet, 12 Eylül Darbesinin etkileri ve hayatımızdaki yansımaları maalesef bugün de devam ediyor.

Ne var ki, bugünkü insanımız özellikle genç nesil, bu amansız darbenin hakiki mahiyetini bilmiyor. 

Aynı şekilde, darbeden iki yıl sonra referanduma sunulan "82 Anayasası"nın hangi şartlarda ve nasıl bir atmosfer içinde bu millete dayatıldığını da tam olarak bilmiyor, bilemiyor.

Doğrusu, ne kadar anlatılsa da o günleri yaşamayan, o zulûmatlı dönemin ufunetli havasını solumayan, estirilen o korku poyrazını iliklerine kadar hissetmeyen kimse, yine de hakkıyla bilemez, anlayamaz o ceberrut devrin ne demek olduğunu...

Buna rağmen, yine de anlatmak lâzım. Kelimelerin kifâyet ettiği, tâbirlerin takat getirdiği kadarıyla, bugünkü nesle yine de anlatmak, izah etmek lâzım 12 Eylül'ün dayatmacı fikir ve uygulamalarını.

Zira, darbeci cuntanın bazı hukukçulara dikte ettirdiği anayasasıyla, devlet kurumlarında yaptığı birtakım keyfî tasarruflarıyla ve özellikle millete empoze etmeye çalıştığı yalan-yanlış mefkûresiyle, 12 Eylül Darbesinin etkileri ve yansımaları günümüzde de aynen devam edip gidiyor.

Darbecilerin ve yardakçılarının zihinlere empoze ettikleri zehirli fikirler, damarlara şırınga ettikleri bulaşıcı virüsler, sözünü ettiğimiz tahribatın en dehşetlisi olsa gerektir. Bunun bir adı da "Dindar Atatürkçülük", yahut "Dindar Kemalizm" ideolojisidir.

* * *

Bugün itibariyle bu milletin yüzde 90'ı mevcut anayasadan rahatsız. İktidar partisi dahil, birçok siyasî çevre bu anayasanın bir an evvel değiştirilmesinden yana. Bu yöndeki düşünceler, hemen her fırsatta ifade ediliyor. Hatta, zaman zaman teşebbüse de geçiliyor.

Ama gelin görün ki, bugün hemen her vatandaşın illallah diyerek yaka silktiği bu darbe anayasası, vaktiyle yine bu milletin yüzde 90'ı tarafından sorgusuz suâlsiz kabul edildi.

Peki, neden bir türlü değiştirilemiyor, yahut yeni ve sivil bir anayasanın hazırlanması cihetine gidilemiyor?

Bu suâle verilecek cevap faslında, birçok sebep sayılabilir, birçok madde sıralanabilir.

Bizim hatırımıza gelen sebeplerden biri şudur: Kendimizi kandırsak dahi, hâşâ ki Allah'ı kandıramayız. Allah, affedicidir; ancak, affetmek için de hata yapanın nedâmet etmesini, bir nasuh tevbesinde bulunmasını ister.

Acaba, 82 Anayasasına evet dediği halde, bu hatasından dolayı nedâmet eden, tevbe–istiğfarda bulunan kaç vatandaşımız, yahut dindaşımız var?

Darbe anayasasına taraf olan, savunan, referandum zamanında cuntacıların meddahlığını yapanları bekleyen "kul hakkıyla" bağlantılı bir başka "özür borçları" daha olmalı.

Cunta ve anayasa meddahları, kendilerinden farklı düşünen din kardeşlerinden öyle çok kimseleri kırdılar ki, bunu kelimelerle târif etmek kàbil değil. Emin olun, gayretullaha dokunacak kadar ileri gidenler oldu.

İşte, bu noktada da bir özür dileme ve bir helâlleşmede bulunma ihtiyacının duyulması gerekmez mi?

Ancak, geçen zaman içinde gördük ki, özür dilemek bir yana, tâ o zamandan başlatılmış olan "Dindar Kemalizm" havasını, bugün de derin derin solumaya devam edenlere şahit olmaktayız. Evet, cunta lideri olan Evren Paşa, darbeden sonra gittiği hemen her yerde âyet–hadis okuyor, habire "Dindar Atatürk" portreleri çiziyor, dolayısıyla "Dindar Kemalizm"in propagandasını yapıyordu.

Bunu, her halde halkın ekseriyetine yutturmuş olmalı ki, emirber hukukçulara hazırlatmış olduğu militer-totaliter anayasayı, seçmenin yüzde 90'ına kabul ettirdi.

Zaman içinde yine gördük ki, 12 Eylülcüler, Darvinist, sosyalist, materyalist çevrelerden yeterli taban desteğini bulamadıkları Kemalizmi, son otuz beş senedir dindar cemaatlerin omzuna bindirme cihetine gittiler. Dindar grupların bir kısmı, ne yazık ki bu zokayı yuttu. Yuttu ve bir türlü de çıkaramıyor. Çıkaramayınca da, takiyyeciliğe mecbur kaldılar.

Bugün bu milletin çekmiş olduğu mânevî en büyük sıkıntı, işte tam da bu noktada düğümleniyor.

Sonuç olarak, ne yapıp etmeli, bu düğümü çözmeli ve arkasından Kemalizm ile birlikte 12 Eylül felsefesini de tarih mezarlığına götürüp gömmeli. Başka türlü rahatlık yüzü göremez, hürriyet ve demokrasi nimetinden hakkıyla istifade edemeyiz.

***

@salihoglulatif: 12 Eylül Darbesinin lideri ve sembol ismi Kenan Evren’in ardından, darbe izi taşıyan uygulamaları da tarihe gömmeli. Aksi halde, demokrasi adına rüştümüzü ispat etmiş sayılamayız.

Okunma Sayısı: 2040
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    13.5.2015 10:02:38

    İhtilallar,zorbalık,milli iradeye müdahale ve hür düşünceye darbedir.İstibdattır.Hür düşünceli demokrat bir insanın darbeleri,istibdadı desteklemesi,alkışlaması mümkün değildir.İhtilali yapanlar zalim,yapılanlar zülumdur.Buna destek verenler de bu zülme ortaktırlar.Şeriat beşere gelmiş ki beşerdeki zülum ve istibdadı kaldırsın diye...Esas prensip bu iken sen bir dindar olarak kalk bu istibdada evet de,yanında ol,alkışla ve methet.Ve en kötüsü bu kabahatın üstüne otur,tamir cihetine gitme.Kusur itiraf edilse,pişman olunsa, tövbe edilse o kusur olmaktan çıkar.Kusuru itiraf etmemek,o kusurdan daha büyük bir kusurdur.Maalesef yapılanlar da bundan ibarettir.Onun için başımız beladan kurtulmuyor ve ekseriyetin hatasına umumi bir musibet terettüp ediyor...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı