Sekiz senedir adlî yıllar 15-20 Temmuz sürecinin ve bu süreç sayesinde kurulan tek adam rejiminin sınır tanımayan hukuksuzluklarıyla açılıyor ve kapanıyor.
Bu yeni adlî yılda bu durum artık değişsin temennisiyle açılış mesajlarını ve mahkeme kararlarını takip ederken...
Seçildikten sonra verdiği ilk mesajda “Yargıtay’ı tartışılır olmaktan çıkarmak için gayret göstereceğim” sözü veren yeni Yargıtay Başkanının adlî yıl açılış konuşması ne yazık ki beklentileri karşılamadı. Dahası “millî hukuk”tan bahis açması hayal kırıklığına yol açtı ve eleştirildi. Umalım ki, ilk verdiği sözün gereğini uygulamada yerine getirsin.
AYM Başkanının, yeni atanan bir üye için yapılan törendeki mesajları ise olumlu anlamda şaşırtıcı ve ümit verici bir sürpriz oldu:
“Bebeklere, çocuklara, kadınlara zulüm yapanlar, yaptıkları zulmün yanlarına kalacağını sanmamalıdır. İnanıyoruz ki zulm ile abad olanın ahiri berbat olacaktır.
“Ebeveyninizin veya diğer yakın akrabalarınızın aleyhine de olsa her daim adaleti ayakta tutun. Hiçbir zaman adaleti kendi keyfî arzularınıza uydurmaya kalkışmayın. Daima hakka çağırın ve hakla hükmedin. Bir topluluğa olan kininiz, hırsınız sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adalet timsali hâkimler olun. Hiçbir neden, sizi hiçbir zaman hakkı ayakta tutmaktan alıkoymasın; adaletsiz davranmaya yöneltmesin. Adaletle hükmedin ki kargaşa çıkmasın.
“Bugün adalet dağıtıyoruz, herşeyi ve herkesi sorguya çekiyoruz. Lakin hepimiz geçiciyiz, bizi de bir gün sorguya çekecekler, bunu da unutmayalım. Unutmayalım ki bir gün mizan kurulur, bütün defterler dürülür, hesabı bizlerden sorulur. Bir gün bize de sıra gelecek.”
AYM Başkanının bu çarpıcı ve manidar uyarılarından hemen sonra görülen ve sonucu aylardır merakla beklenen Yalçınkaya davasında Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinin AİHM’in emsal kararını hiçe sayarak hukuksuzluk ısrarını sürdürmesi ise, bu kara dönemin yeni bir utanç sayfası ve tam bir hukuk skandalı olarak kayıtlara geçti.
Bu davada yeniden mahkûm edilen Yalçınkaya için kararın pratikte fazla bir önemi ve anlamı yok. Çünkü hükmedilen cezanın infazı tamamlanmış. Ama benzer durumdaki -AİHM’in tesbitiyle- yüz binlerce kişi için durum farklı.
“Yemişim AİHM içtihadını” zihniyetiyle mi, yoksa üzerindeki ağır baskı sebebiyle mi bilmediğimiz hukuksuz inadını sürdüren Kayseri mahkemesi aslında işi böyle uzatarak “harakiri” yaptı.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi bile Yalçınkaya kararından sonra eski tavrını olumlu yönde değiştirmeye başladığının işaretlerini vermeye devam ederken, bu kararın başka bir izahı yok.