M. Kemal’in zaferden sonra dine karşı tavrını ortaya koyan pek çok örnekten birkaçı:
Meselâ 1932-33 yıllarında Ankara’da görev yapan ABD Büyükelçisinin, Atatürk’le görüşmesini anlatırken aktardığı, “Kur’an’ı tercüme ettirerek halkın gözünden düşürmeye çalıştı” gözlemi. (Radikal, 6. 9. 2006)
Millî mücadele kahramanlarından olduğu halde, zafer sonrasında dışlananlardan Kâzım Karabekir’in M. Kemal’den aktardığı sözler de bu gözlemi teyid ediyor:
“Evet, Karabekir; Araboğlunun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kur’ân’ı Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım. Tâ ki, budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler...”
(Paşaların Kavgası, Yayına hazırlayan: İsmet Bozdağ, s. 159. Bu bilgi, Karabekir’in, Uğur Mumcu tarafından düzenlenip 10-29.1.1990 tarihleri arasında Cumhuriyet’te yayınlanan hatıralarında da mevcut.)
M. Kemal’in “Araboğlu” dediği, Peygamberimiz (asm); “yave,” yani “safsata ve saçmalık” olarak nitelediği de Kur’an’ın ayetleri. Hâşâ!
[Said Nursî, “Kur’an’a karşı suikast” olarak vasıflandırdığı “dehşetli plan”dan söz ederken, bu olayı anlatıyordu. (Sözler, s. 521)]
Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’in, “Atatürk, agnostik (şüpheci) düşünceyi benimsediği için Hz. Muhammed ile diğer peygamberleri kabul etmiyordu” şeklindeki değerlendirmesi, bir başka örnek. (sentezhaber, 31.10.2006)
Ve yıllar önce Doğu Perinçek’in ifşa ettiği Medenî Bilgiler kitabında Atatürk’ün el yazısıyla yer alan “İslam Türkleri uyuşturdu. Türk milleti birçok asırlar, bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur’an’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü” sözleri (Afet İnan, Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk’ün El Yazıları)
Müflis Proje Kemalizm, s. 11-3
***
Ve ahiret inancının olmadığını açıkta ortaya koyan şu ifadeleri: “Kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu. ‘Madem ki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki muvakkat ömür esnasında neşe ve saadete yer bulunamaz’ diyorlardı. Başka kitaplar okudum. Bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki: ‘Madem ki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaşadığımız müddetçe şen ve şatır olalım.’ Ben kendi karakterim itibarıyla ikinci hayat telâkkisini tercih ediyorum.” (age)
Said Nursî ve M. Kemal, s. 85
Ankara Başsavcısına: Nasıl sizi etkilemez? Başsavcı olarak “Yargıtay kararını tanımıyorum, saygı da duymuyorum” mu diyorsunuz?!!!
Başsavcının bilâhare “Atılan başlıkla maksat aşıldı” diyerek yaptığı tavzih: “16. Ceza Dairesinin kararına ilişkin yaptığımız değerlendirme hukukî olarak farklı bir bakış açısını dile getirmekten ibarettir. Yargıtay’ın kararıyla ilgili sert bir eleştiri asla söz konusu değildir.”