"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yılların Yeni Asya okuyucusu, gazetesinden kopabilir mi?

Kâzım GÜLEÇYÜZ
22 Mayıs 2016, Pazar
Yeni Asya’nın 47. yılında devam eden zorlu yolculuğunda yıllarca onunla birlikte yürüyüp şahs-ı manevî içinde yer alıp da “birşeyler”e takılarak bu beraberliğe son veren ve yolunu ayıran insanlara baktığımızda görüyoruz ki:

Ayrılma gerekçesi ve bahanesi olarak gösterilen sebepler çoğu zaman basit ve sıradan şeyler. Bir manşete, başlığa, habere, yazıya, karikatüre ya da şahsa kızıyor ve tepkisini gazeteyi bırakarak gösteriyor. Bir anlamda pire için yorgan yakıyor. Yorganın, çoğunlukla, olmayan bir pire için yakıldığı da ayrı bir vâkıa...

İtiraz ve tepkisinde haklı da olabilir. Ama bunu ifade edip gösterme yolunun hemen gazeteyi bırakmak olması garip değil mi? 

Üstadın her vesileyle hatırlattığı “Velâ teziru...” Kur’anî ölçüsünün burada da geçerli olduğu unutulmamalı. Bir hata yüzünden gazeteyi mahkûm etmek; saymakla bitmeyen hasenat ve hizmetlerini bir kalemde silip atmak bu prensibe uygun düşer mi?

Bunca senelik birlikteliğin hukuku, anlık ve fevrî tepkilere kurban edilmemeli.

Kaldı ki, hasbel-beşer olabilecek o kabil cüz’î hatalar için ikaz ve düzelttirme kanal ve mekanizmaları ardına kadar açık.

Gıybet ve dedikodulara meydan, tahkir ve tezyiflere de fırsat vermeden muhataplarına iletilen her konu, zemininde ele alınıp ciddiyet ve samimiyetle değerlendiriliyor, gereği de yerine getiriliyor.

Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Şartları ve imkânları aşan şeyler ayrı.

Ama itirazlar Risale-i Nur ölçüleri çerçevesinde yapılan meşveretlerin belirlediği ana çizgi ve istikamete yönelik ise, temel yayın politikası hedefe konularak hücuma uğruyorsa işin rengi değişiyor.

İşte orada topyekûn bir müesseseyi, meşvereti ve şahs-ı manevîyi tahribe yönelen çok derin bir fitne devreye giriyor.

Çok kolaylıkla çözülebilecek basit, sıradan, şahsî ve hissî kızgınlık ve kırgınlıkların böyle etraflı ve kapsamlı fitnelere alet ettirilmemesine bilhassa dikkat edilmeli ve böyle birşeye asla fırsat verilmemeli.

Ve öyle haller büyütülmeyip en kısa zamanda izale edilerek tatlıya bağlanmalı.

Şahs-ı manevî ile birlikteliği koruyabilmek, diğer herşeyden çok daha önemli.

Dini dışlayan laiklik yorumu Müslümanların da, Hıristiyanların da ortak sorunu 

http://www.yeniasya.com.tr/video/laik-tartismalari-hala-sonuclanmadi_397384

Okunma Sayısı: 3665
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rüstem Garzanlı

    23.5.2016 15:43:42

    Üstadın, "Konuşan yalnız hakikattir." vasiyetine bakılırsa herhalde hakikat serahatten anlaşılır. Şöyle ki: "Nur mekteb-i irfanın yüz binlerce, belki de milyonlarca talebeleri yetişti.Artık bu yolda, hizmet-i imaniyede onlar devam edeceklerdir. Ve benim maddî ve manevî herşeyden feragat mesleğimden ayrılmayacaklardır. Yalnız ve yalnız Allah rızası için çalışacaklardır. Vasiyettin ahirinde de "....Belki de bunlar son sözlerim olur. Medresetüzzehra'nın Risale-i Nur Talebeleri bu vasiyetimi unutmasın." buyurmuşlardır. Üstadın vasiyetine bağlı kalmak bir vefadır....

  • Rüstem Garzanlı

    23.5.2016 09:01:07

    Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur şakirt ve talebelerine “Evvel âhir tavsiyemiz: Tesanüdünüzü muhafaza; enaniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve itidâl-i dem ve ihtiyattır.” buyurmuşlardır. Mühterem yazarımız Üstadın tavsiyesini ne güzel itidâl-i dem ile ele almıştır. Allah razi olsun.....

  • Garib Doğu

    22.5.2016 21:15:50

    Kopamaz,kopmamalı. Nur'un meslek ve meşrebinin şuurunda olan,neşriyatın ehemmiyetini bilen,iman kurtarma davasına gerçekten inanan ve kalbi muhabbet-i ilahiye ile dolan kişi bu davaya hizmet eden meşru vasıtalara karşı çıkamaz,çıkmamalıdır. Bilakis imkânları ölçüsünde sahip çıkmalı,güç ve kuvvet vermeli,maddi manevi desteklemelidir.Çünkü yaptığı hizmet ebedi hayata yöneliktir. İnsanların ebedi saadetleriyle alakalıdır. Böyle fevkâlade ehemmiyetli bir neşir vasıtasına karşı çıkmak,aleyhine geçmek,ehli dalaletin hesabına geçmez mi? Bunun indi ilahide bir vebali yok mudur? Risale-i Nur'un iman ve kur'an hakikatlarının neşrini yapan bir gazetenin hizmetini idrak etmemek gibi bir şuursuzluk neyle izah edilir bilemiyorum. Bu vefasızlığın izahı da yoktur. Makalede izah edildiği gibi her mesele medeni ölçüler içinde ve zemininde müzakere edilmeli ve sonuca bağlanmalıdır.Eften püften bahanelerle gazeteye kızmanın mantığı ve haklı tarafı da yoktur.

  • said ceylan

    22.5.2016 11:35:14

    Bayram yüksel ağabey dermiş''gazete bizim kavalımızdır.'' rahmetli Halil Uslu Ağabeyden hatıra

  • Selahattin kuruçaylı

    22.5.2016 10:47:20

    Mühim ve büyük bir umur-i hayriyenin çok muzır manileri olur.Kıyamet yaklaştıkça imtihan zorlaşıyor, dolayısıyla süzgeçler ve elekler büyüyor düşen düşene. Rabbim bizi düşenlerden eyleme ve bizleri istikametten ayırma.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı