Risale-i Nur basımına getirilen keyfî bandrol engeliyle başlayıp hukuksuz devlet tekeliyle devam eden süreçte, bu keyfîliklerin siyasî sorumluluğunu birinci derecede taşıdığı halde uzun süre suskun kalıp hayli zaman sonra konuşan Kültür eski Bakanı Ömer Çelik, yapıp ettikleriyle ilgili olarak “bir-iki kesim hariç,” gerekli bilgilendirmeleri yaptıklarını ifade etmişti (Risale-i Nur Tekelleştirilemez kitabımız, s. 71).
Dışladıklarını açıkça itiraf ettiği bu “bir-iki kesim”den kasıt, öncelikle Yeni Asya idi.
O Yeni Asya ki, risalelerin henüz yasak kitap muamelesi gördüğü 1975’te birkaç eseri kendi logosuyla basarak yaptığı “huruç harekâtı” ile bu havayı kırıp dağıtmış; 1990’lı yılların başından itibaren de külliyatın lugatçeli, ayet-hadis mealli ve dipnotlu tanzimiyle yeni bir çığır açmıştı.
Orijinalini muhafaza ederek, ama istifadeyi kolaylaştıracak bir düzenleme ile yayınladığı külliyat okuyucu kitlelerinde çok tutuldu, büyük ilgi ve teveccüh gördü.
Hal böyle iken, Yeni Asya’nın dışlanmasını iyiniyetle izah edebilmek imkânsızdı.
Buna mukabil Yeni Asya, bandrol sorunu çıktığı andan itibaren, risale basan bütün yayınevlerini bir araya gelip ortak çözüm aramaya çağırdı; peş peşe toplantılar yaptı; ancak bazıları ısrarla gelmedi.
Birilerinin hesabı, risale basım tekelinin kendilerine verilmesiydi. Ama öyle olmadı ve yetki Diyanet’e verildi. Bundan hoşlanmadılar, ama yine de bozuntuya vermeden, getirilen düzene ayak uydurdular.
Diyanet sözleşmesini imzalayıp, bandrolünü aldıkları risaleleri dayatılan metin üzerinden basmaya başladılar. Getirilen sisteme itirazını sürdüren Yeni Asya ile dalga geçenler oldu; “Hem başvurmuyor, hem de feryat etmeyi sürdürüyor” diye.
Önce AYM’nin devlet tekelini iptal etmesi ve ardından Danıştay’ın Diyanet kararnamesi için yürürlüğü durdurma kararı vermesiyle bu “konfor” bozuldu. Ve bundan dolayı, başından beri “yüzde 1’lik kesim, hastalıklı grup” diye dışlayıp aşağıladıkları Yeni Asya’yı “yürüyen tekere çomak sokup risale basımını yeniden çıkmaza sürüklemek”le suçlamaya hazırlanıyorlardı ki...
(Yarın devam edelim.)
* Risale-i Nur Tekelleştirilemez kitabımızda “İstanbul’da yıllardır devam eden risale neşriyatının gizli kahramanlarından” olarak andığımız Ahmet Aytimur Ağabeye Allah’tan rahmet niyaz ediyoruz. Nur içinde yatsın. Mekânı Cennet olsun.
Aytimur Ağabey, adını kullanan bandrol ve tekel çetesinin rağmına, yetkililere “İsteyen herkes Risale-i Nur’u basabilsin” diye mektup yazdı.