"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yargıya güven

Kâzım GÜLEÇYÜZ
05 Ağustos 2017, Cumartesi
Yaklaşık 12 yıl önce, 3.12.05’te bu köşede çıkan yazımızdan:

Dışişleri Bakanı Gül, Financial Times gazetesine verdiği röportajda, daha önce de birkaç kez ifade ettiği bir görüşü tekrarladı: “Yapılan liberal reformların özünün Türk yargı sistemi tarafından özümsenmesi zaman alacak. Yargı sistemi tutucu, savcılar ondan daha tutucu.” (Yeni Şafak, 30 Kasım 2005)

Bu ilginç eleştirinin, daha önceki dile getirilişlerinde itirazla karşılaştığını hatırlamıyoruz. Ama bu kez durum farklı oldu. Gül’ün sözleri, başında bulunduğu kurumca, Bakanlık Sözcüsünün bir açıklamasıyla “tavzih” edildi. 

Sözcü Namık Tan’ın yaptığı açıklama şu:

“Bakanımız yargı konusundaki ifadelerini, teamül gereği yargıçlarımızın daha tedbirli davrandıkları anlamında ifade etmişlerdir. Bu teknik bir nitelemedir. Herhangi bir ideolojik yanı yoktur.”

Ve devamı da şöyle:

“Reform çalışmalarını adaletle birlikte yürütmüşüzdür. Bu sürece en büyük destek verenlerden biri yargıdır. Tabiatıyla yargıya saygımız ve güvenimiz tamdır.” (a.g.g., 1.12.05)

Şimdi bu açıklamayı nasıl yorumlamalı? Bakanlık bürokrasisinin Bakana yaptığı bir “ince ayar” mı söz konusu? Öyle ya, Bakan kendi beyanlarını kendisi tavzih edemiyor mu ki, bürokrasi onun adına bu işi üstleniyor?

Öte yandan, Bakanın sözleri ayrıca tevil ve yoruma ihtiyaç göstermeyecek kadar açık ve net iken, Sözcünün “mızrağı çuvala sığdırmaya çalışmak”tan farksız tevilinin anlamı ne?

Keşke gerçek durum da öyle olsa... Yargı, AB sürecinde yapılan kanun değişikliklerini, Meclisin ortaya koyduğu iradeye uygun bir yaklaşımla yorumlayıp o şekilde uygulasa... 

O zaman bugün tartıştığımız sorunların büyük kısmını hiç konuşmaz ve bunun getirdiği rahatlama ile, AB’ye uyum sürecinde çözüm bekleyen çok daha önemli meselelere daha erken zamanlarda eğilme imkânı bulurduk.

Ama ne yazık ki, tezahürlerini yer yer yüksek yargı organlarından sâdır olan kararlarda da gördüğümüz katı ideolojik yaklaşımlar, AB reformlarını da tökezletiyor ve geciktiriyor.

***

-Hâkimliğin tutuklama memurluğuna dönüştürüldüğü ve bu durumun yakıcı mağduriyetler üretmeye devam ettiği bir ülkede yaşamak ne acı.

-Hukukun ve ülkenin normale dönmesi, zulümlerin bitmesi, masumların hak ve özgürlüklerinin iadesi için daha ne kadar bekleyeceğiz?

Okunma Sayısı: 5441
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • AYHAN

    5.8.2017 19:34:32

    Sizi tebrik ediyorum haberlerinizden ve cesaretinizden dolayı ALLAH razı olsun

  • Ali Tam

    5.8.2017 15:38:59

    Iki kisinin özel HUSUMETI yüzünden bütün bir millet ve devlet o husumete alet ediliyor! Hak, hukuk, adalet ayaklar altinda!

  • Özcan ERKİŞ

    5.8.2017 15:22:49

    (2) Yargının, siyasi otorite, yürütme yahut ideolojinin emri altına girmesiyle tarafsız ve bağımsızlığını yitirmesi, adil, cesur ve hür olması iktiza eden yargıçların da psikolojik baskı ve korku altına alınması; hukuksuz ve keyfi kararları netice vermiş, adaletin tecellisini bekleyen binlerce insan mağdur edilmiş ve zulme maruz kalmışlardır. Elbette böyle bir yargıya kimse itimat etmez ve güvenmez. Şimdiki hukuksuz ve keyfi uygulamaların gerekçesi OHAL'dir. Oysa hangi hal ve şart olursa olsun yargının, tarafsız ve bağımsızlığından vazgeçmemesi lazım değil mi? OHAL'i bitirecek olan da yine yargıdır. OHAL'i gerekçe gösteren yargı, yargıyı bu hale getiren de OHAL ise, ikisinden biri normale dönmek zorundadır.Ki bu fasit daireden ve kısır döngüden kurtulalım.

  • Özcan ERKİŞ

    5.8.2017 15:12:12

    Sayın Güleçyüz, fert bazından millet bazına her seviyede güveni kazanmak fevkalade zor, kaybetmek ise çok kolaydır. Güveni kaybetmek "tahrip" nevinden olduğundan bazen bir tek söz, karar, icraat güvenin uçup gitmesine sebep olabilir. Kazanmak ise bazen yılları alabilir. Mesela, Türkiye'de halkçıların durumu buna en bariz örnektir. Doksan yıl evvel işledikleri vahim hatalar sebebiyle kaybettikleri güveni hala kazabilmiş değiller. Bediüzzaman'ın bile kabahati "yüzde beşlik kısmına " verdiği halkçılara millet, hala kamil manada güvenemiyor. Ve yine Türkiye'nin şu anki gidişatı da hür, gelişmiş, medeni ve demokrat dünyaya güven vermiyor. Güven ve istikrar olmayınca da dış ilişkilerde ciddi problemler yaşanıyor. Bunun faturasını da dahilde bizler, hariçte de oradaki vatandaşlarımız ödüyor. Yani güvensizlik maddi-manevi zararı netice veriyor.

  • Özdemiroğlu

    5.8.2017 07:54:58

    Bir ülkede yargı ve hukuk zafiyet geçiriyorsa devlet ile millet irtibatı kesilmek üzeredir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı