Dışişleri Bakanı Gül, Financial Times gazetesine verdiği röportajda, daha önce de birkaç kez ifade ettiği bir görüşü tekrarladı: “Yapılan liberal reformların özünün Türk yargı sistemi tarafından özümsenmesi zaman alacak. Yargı sistemi tutucu, savcılar ondan daha tutucu.” (Yeni Şafak, 30 Kasım 2005)
Bu ilginç eleştirinin, daha önceki dile getirilişlerinde itirazla karşılaştığını hatırlamıyoruz. Ama bu kez durum farklı oldu. Gül’ün sözleri, başında bulunduğu kurumca, Bakanlık Sözcüsünün bir açıklamasıyla “tavzih” edildi.
Sözcü Namık Tan’ın yaptığı açıklama şu:
“Bakanımız yargı konusundaki ifadelerini, teamül gereği yargıçlarımızın daha tedbirli davrandıkları anlamında ifade etmişlerdir. Bu teknik bir nitelemedir. Herhangi bir ideolojik yanı yoktur.”
Ve devamı da şöyle:
“Reform çalışmalarını adaletle birlikte yürütmüşüzdür. Bu sürece en büyük destek verenlerden biri yargıdır. Tabiatıyla yargıya saygımız ve güvenimiz tamdır.” (a.g.g., 1.12.05)
Şimdi bu açıklamayı nasıl yorumlamalı? Bakanlık bürokrasisinin Bakana yaptığı bir “ince ayar” mı söz konusu? Öyle ya, Bakan kendi beyanlarını kendisi tavzih edemiyor mu ki, bürokrasi onun adına bu işi üstleniyor?
Öte yandan, Bakanın sözleri ayrıca tevil ve yoruma ihtiyaç göstermeyecek kadar açık ve net iken, Sözcünün “mızrağı çuvala sığdırmaya çalışmak”tan farksız tevilinin anlamı ne?
Keşke gerçek durum da öyle olsa... Yargı, AB sürecinde yapılan kanun değişikliklerini, Meclisin ortaya koyduğu iradeye uygun bir yaklaşımla yorumlayıp o şekilde uygulasa...
O zaman bugün tartıştığımız sorunların büyük kısmını hiç konuşmaz ve bunun getirdiği rahatlama ile, AB’ye uyum sürecinde çözüm bekleyen çok daha önemli meselelere daha erken zamanlarda eğilme imkânı bulurduk.
Ama ne yazık ki, tezahürlerini yer yer yüksek yargı organlarından sâdır olan kararlarda da gördüğümüz katı ideolojik yaklaşımlar, AB reformlarını da tökezletiyor ve geciktiriyor.
***
-Hâkimliğin tutuklama memurluğuna dönüştürüldüğü ve bu durumun yakıcı mağduriyetler üretmeye devam ettiği bir ülkede yaşamak ne acı.
-Hukukun ve ülkenin normale dönmesi, zulümlerin bitmesi, masumların hak ve özgürlüklerinin iadesi için daha ne kadar bekleyeceğiz?