Devletteki onca israfa göz yumarken 3400 lirayı vermemek için böylesine direten bu tavır herhalde Hazine avukatının kişisel duruşu olarak görülemez.
Kutlular adına açtığımız davada Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, “1423 lira 40 kuruş maddî ve 2000 lira manevî tazminat ödensin” kararını “Kanuna uygun yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını devletten isteyebilirler” diyen CMK’nun 141/1-e maddesine dayandırmıştı.
Ama Yargıtay 12. Ceza Dairesi, aynı maddenin başka bir fıkrasına dayandırdığı çok tuhaf bir gerekçeyle bu kararı bozdu.
Bozma kararının, Yargıtay ve Danıştay üyelikleri için HSYK’da yapılan seçimin sonuçlandığı günün hemen ertesinde verilmesi de hayli dikkat çekici ve manidardı.
Bilindiği gibi, Doğu Perinçek o seçim sonuçlarından duyduğu sevinç ve memnuniyeti “Cumhuriyet yargıçları kazandı; Mahmut Esat Bozkurt’un hâkim ve savcıları seçildi” şeklindeki sözleriyle dile getirmişti.
12. Ceza Dairesinin adeta buram buram 28 Şubat kokan kararı, yüksek yargıdaki “yeni” iklim ve atmosferin buna göre şekillendiğinin ilk işareti olarak görülebilir mi?
Temennî edelim ki öyle olmasın, ama durumun pek iç açıcı olmadığı meydanda.
Peki, bu davada Hazine adına ortaya konulan tavra ne demeli? Kutlular’a 28 Şubat zihniyetiyle hâlâ “suçlu” gözüyle bakan ve 3423.40 TL gibi sembolik bir tazminatı dahi ödememek için ısrar eden bir tavır ve yaklaşımı nasıl değerlendirmek gerekiyor?
Devletteki onca israfa göz yumarken 3400 lirayı vermemek için böylesine direten bu tavır herhalde Hazine avukatının kişisel duruşu olarak görülemez. Avukat, aldığı talimata göre hareket ediyor olmalı.
Peki, bu talimatı kim veriyor? Maliye Bakanı mı, Hazine Müsteşarı mı, daha alt kademelerdeki üst düzey bürokratlar mı?
Ne olursa olsun, açıklığa kavuşturulup üzerine gidilmesi gereken garip bir durumla karşıya olduğumuz son derece aşikâr.
Maliye ve Hazine bürokrasisi 28 Şubat zihniyetinin hâkimiyetine mi geçti; yoksa zaten öyleydi de, Ergenekon ve Balyoz tahliyeleriyle beraber 28 Şubat davasının da iyice tavsadığı ve iktidarın “paralel” heyulâsına karşı Ergenekoncularla sıkı bir ittifak kurduğu süreçte gerçek kimliklerini bu şekilde şimdi mi açığa vurmaya başladılar?
Acaba Maliye Bakanı ne diyor bu işe?
* Geçen ayki Hatay ziyaretimizde, muhterem Nureddin Çağlar’ın muhtereme eşi Nahide Çağlar Hanımla da ayak üstü görüşmüştük. Vefat haberini teessürle aldık. Allah rahmet eylesin. Mekânı Cennet olsun. Ailesine sabır diliyorum.