Yargıdaki tıkanma bir sonuç ve en önemli sebebi de bu tesbitle ifadesine çalışılan acı gerçek.
Krizin yargı boyutunda, ülke gerçekleriyle inatlaşan resmî ideolojinin, bu çerçevede bizzat yargıyı kullanması da çok önemli bir role sahip.
Hiçbir tesir altında kalmadan sadece adaleti tecellî ettirmekle görevli bir kurumun resmî ideoloji bekçiliğine soyunup muhalifleri cezalandırma misyonunu üstlenmesi büyük bir talihsizlik.
Bunun, şimdi iş yükünün ağırlığından yakınanlarca, “ideolojik” maksatlarla açılan dâvâları öne çekip sür’atle sonuçlandırarak yapılmış olması, adalet kavramı açısından ayrı bir skandal.
17 Ağustos depreminden sonra, binlerce insana mezar olan çürük binaların müteahhitlerine açılan dâvâların—“günah keçisi” olarak seçilen Veli Göçer hakkındaki hariç—hemen hepsi zamanaşımından düşerken, aynı depremi “İlâhî ikaz” olarak yorumlayanlara açılan dâvâların olağandışı bir sür’atle görülüp mahkûmiyetle sonuçlandırılması, bunun en tipik örneklerinden.
Aynı şekilde manevî tazminat dâvâlarında verilen kararların, dâvâcı ve dâvâlıların kimliğine göre yüz seksen derece değişebilmesi ve ister istemez çifte standart eleştirisine konu olması da.
Bu da toplumdaki adalet duygusunu zedeleyerek yargıya güveni sarsan çok ciddî bir problem.
Son tartışmalarda, köklü bir yargı reformunun kaçınılmazlığı ve âciliyeti en yetkili ağızlardan bir kez daha tekrarlandı. Ancak bu yöndeki söylemlerin hiçbir yeniliği ve orijinalliği bulunmuyor.
Dahası, şimdiye kadar defalarca tekrar edildikleri halde gerekleri yapılmadığı ve icraata aksetmediği için, yalama oldular ve inandırıcılıkları kalmadı. Artık lâf değil, uygulama bekleniyor.
Ve yaşanan derin sistem krizinin yargı cenahındaki yansımalarını sona erdirmek için, gösterişli adalet sarayları inşa edip, yeni mahkemeler kurmak, yüksek yargı organlarında yeni daireler ihdas etmek, AYM ve HSYK’yı tekrar yapılandırmak yetmiyor. Hukuk fakültelerindeki eğitime neşter atarak, hukuk anlayışını adalet ve demokrasi temelinde yenilemek de icab ediyor.
(15.1.11’de çıkan yazımız)
***
-Habire uzatılan haksız tutukluluk sürelerine artık yeni günler eklenmesin, gasp edilen hak ve özgürlükleri masumlara iade edilsin.
-Görmez döneminde Risale-i Nur Diyanet üzerinden devlet tekeline alınmak istendi, ama Yeni Asya’nın hukuk mücadelesi bu projeye geçit vermedi.