Nur’un davasında bire bir şahit olduğumuz haller, benzer durumdaki on binlerce insana da kurulan kumpastaki ağır hukuk ihlallerini bizzat görüp tesbit etmemizi sağlıyor.
Bunların başında, yöneltilen “silahlı terör örgütüne üyelik” suçlaması geliyor.
İddianamelerin bu suçlamaya bina edilmesi, başlı başına bir baskı unsuru oluşturuyor. “Atılı suçun niteliği ve ağırlığı, kuvvetli suç şüphesinin varlığı” gibi “kalıp ve şablon” ifadelerle sanığa peşin peşin “suçlu” muamelesi yapılıyor.
Nur örneğinde bu ithamın dayanağı aynı suçlamaya muhatap olup “etkin pişmanlık”la itirafçı olmaya zorlanan kişinin verdiği ve 2’sini “kod” adlarıyla bildirdiği (!) 3 isimden birinin Nur olması ve Bylock iddiası.
Ardından, isnad edilen suçun ispatı için “delil” arama safhasına geçiliyor.
Emniyet Müdürlüklerinin KOM Şube Müdürlüklerine yazı yazılıp, sanığın “terör örgütüyle ilgisi”ne dair bilgiler isteniyor.
Ama aylar geçiyor, o bilgiler bir türlü gelmiyor. Ve bu durum, tutukluluk halinin sürekli uzatılmasını netice veriyor.
İstenen cevabın gelmeme sebebi, on binlerce dosya için benzer taleplerin iletilmesinden kaynaklanan yoğunluk ve tıkanma mı; savsaklama mı; yoksa suç isnadını delillendirecek bilgilerin mevcut olmayışı mı?!
Nur’un dosyasında yazı yazılıp cevap istenen diğer kurumlar Turkcell (Super Online), D-Smart, Digitürk ve Türk Telekom (Tivibu). Sorular: Nur bunlara abone mi? Abone ise aboneliği iptal edildi mi? Edildi ise iptal sebebi? Ve abonelik tarihleri? Peki, bu soruların “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla alâkası ne?!
Bir diğer soru STV, Bugün TV ve Kanaltürk’ün yayından kaldırılış tarihi. Bu sualin de Nur ve davayla ilgisi yine meçhul.
Bir başka soru—o sırada henüz evlenmemiş olan!—Nur’un “eş ve çocukları”na ait Bank Asya hesap numaraları ve beş yıllık geriye doğru hesap hareketleri.
23 Mart’ta gönderilmesine karar verilen bu sorunun cevabı cd ile gelmiş, ama bu cd bozuk çıkmış ve açılamamış!
Diğer bazı kurumlardan gelen cevaplarda ise “Bilgi istediğiniz kişinin TC numarasını verin ki bakalım” deniliyormuş!
Başka bazı davalarda iletilen cd’lerde, hiç ilgisiz kişilerin bilgileri yer alıyormuş!
Yargılama süreçleri böyle işliyor...
***
Nur ve benzer durumdaki masumların hâlâ devam eden mağduriyetinde sorumluluğu olanlar dünyada da, ahirette de hesabını veremezler.
Feryatlar Arş’a yükselirken Bakan Canikli hâlâ “Mağduriyet edebiyatı kesinlikle doğru değil” “edebiyat”ına (!) devam ediyor. Yazıklar olsun!
Canikli’den aynı nakarat: “Mağduriyetler % 1 bile değil. Yine de komisyon kuruldu. Uzun soluklu bir çalışma.” Mağdurların soluğu yetecek mi!