"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Vazifemiz beddua değil, hidayet temennîsidir”

Kâzım GÜLEÇYÜZ
03 Nisan 2016, Pazar 13:39
Üstadın beddua edip etmediği sualinin cevabını bizzat kendi ifadelerinde aramaya devam edelim:

Bunlardan biri, “Eşedd-i zulüm ile, bir eşedd-i istibdat tarzında, şahsımı hiç ömrümde görmediğim ihanetlerle çürütmekle damarıma dokundurulduğu halde tahammül ettim. Hattâ beddua da etmedim” (Tarihçe, s. 868) cümlelerinde.

Keza bir mektubunda kendisinden “şedit düşmanına karşı menfì hareket etmeyen ve hattâ onunla meşgul olmayarak, bedduayı dahi etmeyen bir adam” (age, s. 806) diye söz eden Üstad, bakanlıklara, Diyanet’e ve Temyiz Reisliğine yazdığı dilekçede de kendisi için “şiddet-i şefkatinden masumlara, ihtiyarlara zarar gelmemek için kendisine zulüm ve tâzib edenlere beddua etmeyen bir adam” (age, s. 882) ifadesini kullanıyor.

Bu mananın geniş izahını şu cümlelerde görüyoruz: “Risale-i Nur mesleğinin esası olan şefkat itibariyle, bir masuma zarar gelmemek için, bana zulmeden cânilere değil ilişmek, hattâ beddua da edemiyorum. Hattâ en şiddetli ve garazla bana zulmeden bazı fâsık, belki dinsiz zalimlere hiddet ettiğim halde, değil maddî, belki beddua ile de mukabeleden beni o şefkat men ediyor. Çünkü o zalim gaddarın ya peder ve validesi gibi ihtiyar bîçarelere veya evlâdı gibi masumlara maddî ve manevî darbe gelmemek için, o dört-beş masumun hatırına binaen, o zalim gaddara ilişmiyorum; bazan da helâl ediyorum.” (age, s. 803) 

Bir örneği, vefatından önce verdiği en son dersteki “Bir mahkemede yanlış muhbirlerin ve casusların evhamlarıyla bizi, yetmiş kişiyi mahkûm etmek için su-i fehmiyle (yanlış anlayarak), dikkatsizliğiyle Risale-i Nur’un bazı kısımlarına yanlış mana vererek seksen yanlışla beni mahkûm etmeye çalıştığı halde, en ziyade hücuma maruz bir kardeşiniz, mahpus iken pencereden o müddei umumînin (savcının) üç yaşındaki çocuğunu gördü, sordu. Dediler: ‘Bu müddeî umumînin kızıdır.’ O masumun hatırı için o müddeîye beddua etmedi” (Emirdağ Lâhikası, s. 877-8) sözlerinde.

Konuyu yine Üstadın bir sözü ve vasiyetiyle noktalayalım:

“Bizim vazifemiz, onlar (işkence edenler) için yalnız hidayet temennîsinden ibarettir. Risale-i Nur Talebeleri bu vasiyetimi unutmasınlar.” (Tarihçe, s. 1053)

Tutuksuz yargılanmak, aylardır tahliye talepleri ısrarla reddedilen Hidayet Karaca, Mehmet Baransu ve Gültekin Avcı’nın da hakkı değil mi?

Okunma Sayısı: 4647
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    3.4.2016 10:24:19

    Hissiyatın,zehirli tarafgirliğin,aklın,vicdanın,hakkın,önüne geçtiği bir zamanda bir kısım insanlara laf anlatmak;deveye hendek atlatmaktan daha zordur.Zihinler tarafgirliğe kilitlenmiş,vicdanlar adeta donmuş,parti ve şahıs muhabbeti,her türlü manevi değerin yerine geçmiştir.Böyle bir insana ne anlatabilirsiniz?Neyi kabul ettirebilirsiniz? Bu zihniyette olan biriyle nasıl imtizaç edebilirsiniz? Nasıl sosyal bir ahenk ve huzur içinde yaşayabilirsiniz? Bu durum beşeri ilişkileri altüst ediyor. Aradaki muhabbet ve uhuvvet bağlarını koparıyor,insanları birbirine düşman ediyor,sosyal dokuyu bozuyor.Burada en büyük etken siyasettir.Siyasetin istikamet bulmasıyla bütün bu olumsuzluklar ortadan kalkacak,aksi halde toplumsal sorunlar daha da derinleşecektir diye düşünüyorum...

  • Turgay Namdar

    3.4.2016 01:23:18

    Şahsınıza yapılan zulümler karşısında bedduadan imtina edilebilir fakat dine gelen darbeler karşısında beddua mümünin manevi silahıdır diye düşünüyorum. Üstad da malum şahıslara yıllarca kahır ile beddua etmiştir. Peygamber efendimiz de etmiştir. Fakat elbette şefkat mesleğinde beddua çok özel durumlarda istimal edilebilir. O da medya ekranlarında değil gizli olarak ihlasla yapılır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı