Tarihî Van kalesinin etrafındaki ağaçlık alan mesire yeri olarak tanzim edilmiş.
Şehir halkı sıcak günlerde oradaki ağaçların gölgesinde ve Horhor başta olmak üzere yerden kaynayan pınarların kenarında serinliyor.
Biz de Hz. Ömer Camiinde okunan Bediüzzaman Mevlidinin ardından kaleye giderek oraları dolaştık. Suyu azalan Horhor’un ve kale eteğinden çıkan onun gibi pınarların buz gibi suyundan yararlandık.
O esnada tenezzüh için oraya gelen değişik gruplarla ilginç diyaloglarımız oldu.
Özellikle Kur’an dersinden çıkarak hocalarının nezaretinde gezmeye gelen neşeli çocukların hali görülmeye değerdi.
20 civarında çocuktan oluşan grubun 10-11 yaşındaki mensupları devam ettikleri yaz kursunda Kur’an’a geçmiş ve hepsi de namaza başlamıştı. Bizim ekibin yakın ve samimî ilgisi, dondurma, şeker ve gofret ikramları çocukları çok sevindirdi.
Ayrıca, Neşriyat Komisyonu Sekreterimiz Adem Başkaya, hepsine birer Can Kardeş dergisi gönderme sözü verdi.
Sevimli çocukların gerek bu diyaloglarımız esnasında, gerekse vedalaşırken sergiledikleri haller görülmeye değerdi.
Çoğunun dar gelirli ailelerin çocukları oldukları belliydi. Ama hepsi cıvıl cıvıldı.
Biz çocuklarla ilgilenirken, onlardan önce aynı pınarda tanışıp sohbet ettiğimiz ve Yeni Asya’yı bilen genç bir belediye görevlisi, onlar ayrıldıktan sonra bize şöyle dedi:
“Bu çocukların çoğunun ağabeyleri dağda. Onun için bunlara çok iyi sahip çıkmak, ilgilenmek ve muhafaza etmek gerekiyor.”
Bizi çok düşündüren bu söz, üzerimizdeki görev ve sorumlulukların ağırlığını bir kez daha hatırlattı. Orada dehşetli bir fitne ve tehlikenin tam ortasında kurtarılmayı ve hassasiyetle korunup sahip çıkılmayı bekleyen böyle kimbilir kaç çocuk var?
Özdabak, Van mevlidini, terör yangınını söndüren bir itfaiye şeklinde resmetmişti.
El hak öyle. Ama iş onunla bitmiyor. Buradaki masum çocukların ve gençlerin de mutlaka hizmet gündem ve projelerimizdeki öncelikli yerlerini almaları gerekiyor.
Terörün kökünü kaynağında kurutmak için de; bu çocuklarımızı imanlı nesiller olarak yetiştirip onların önce ahiretlerini, sonra dünyalarını kurtarmak için de bu şart.
tweet 1- Hem kardeşlik ve hasbîlikten dem vurup hem hesabîliğin danıskasını yapan Bedri Gencer, Üstada, Risale-i Nur’a ve Nurculara 4. kez sataşmış.
tweet 2- Gencer bizim cevaplarımızı “saldırı” diye karalayıp geçiştirirken, o cevaplara yapılan kimi yorumlara sarılarak yine hesabîliğini sergiliyor.
tweet 3- Prof. Dr. Bedri Gencer Üstadın “Risale-i Nur talebeleri imanla kabre girer” sözüne takılıp kalmış. Hâşâ “Kabre imansız girerler” mi deseydi?
tweet 4- Risale-i Nur, okuyanlara tahkikî ve kuvvetli bir iman kazandırdığına göre, “Kabre imanla girerler” sözü Bedri Gencer’i niye rahatsız ediyor?