Son ziyaretlerimizden birinde Demirel’le 28 Şubat’ı bir defa daha konuşurken, kendisine Üstadın bir mektubundaki şu ilginç anekdotu okumuştuk:
“Eski Harb-i Umumîde (Birinci Dünya Savaşında) Rusya’nın şimalinde 90 zabitimizle beraber bir uzun koğuşta esir olarak bulunuyorduk. O zatların bana karşı haddimden çok ziyade teveccühleri bulunmasından, nasihatle gürültülere meydan vermezdim. Fakat birden asabiyet ve sıkıntıdan gelen bir titizlik, şiddetli münakaşalara sebebiyet vermeye başladı. Ben de üç-dört adama dedim:
‘Siz nerede gürültü işitseniz, gidiniz, haksıza yardım ediniz.’
“Onlar dahi öyle yaptılar, zararlı münakaşalar kalktı. Benden sordular:
‘Neden bu haksız tedbiri yaptın?’
“Dedim: Haklı adam, insaflı olur. Bir dirhem hakkını, istirahat-i umumînin yüz dirhem menfaatine feda eder. Haksız ise ekseriyetle enaniyetli olur; feda etmez, gürültü çoğalır.” (Şualar, s. 508)
Mektubu okuduktan sonra, büyük bir ilgiyle dinleyen Demirel’e “Sizin 28 Şubat’taki duruşunuz bize bir cihette Üstadın bu tavsiyesini hatırlatıyor” dedik. Tasdik etti.
Gerçekten, o süreçte de sesi çok çıkan azınlık bir güruh, eskiden beri yapageldiği şekilde laiklik ve irtica üzerinden bir şamata ve gürültü çıkardı. “Laiklik elden gidiyor” teraneleriyle ortalığı ayağa kaldırdı.
Bu bağlamdaki iddialar MGK gündemine getirildi. Genelkurmay karargâhında yüksek mahkeme üyelerine, rektörlere ve medya yöneticilerine irtica brifingleri verildi. İşçi ve işveren örgütleri, 5’li çete olarak anılan bir formatta harekete geçirilerek bu kampanyaya dahil edildi. Ve karargâh telefonlarıyla yönlendirilen medyaya çığırtkanlık yaptırıldı.
İşte böyle bir ortamda Demirel, o cenahtaki negatif enerji birikimini dağıtmak, bir anlamda “gaz almak” için bazı atraksiyonlar yaptı. Kronik muhalifleri bunu “Saf değiştirdi veya gerçek yüzünü gösterdi” diye yorumlasa da, onun hedefi gerideki büyük fitneyi önlemekti.
O zamanki bir görüşmemizde “Bu sıkıntının aşılabilmesi için, yıpranmayı da göze aldım” ifadesini kullanmıştı. Ve dediğini yaptı...
Demirel ve başörtüsünü Salı günü yazalım.
tweet 1- Hasan Pulur: Demirel’in siyasî çizgisinde her zaman zikzaklar bulabilirsiniz, ama Said Nursî ve Nurculukla ilgili konularda asla.
tweet 2- O bayat ve düzeysiz uydurmayı yine ısıtanlara: Nur Talebeleri Demirel’den hiçbir zaman bakanlık veya başka bir makam talep etmemişlerdir.
tweet 3- Akit’e: Demirel’in Said Nursî’ye yapılan hücumları “Ona âlim demeyenin alnını karışlarım” diye püskürttüğü 1990’da sen daha ortada yoktun.