Üstad Bediüzzaman’ın 31 Mart olayı sonrası yargılanıp beraat ettiği Divan-ı Harb-i Örfideki tarihî müdafaasından bazı önemli anekdotları güncel yorum ve izdüşümleriyle aktarmaya devam edelim:
Üstad mahkemeye soruyor:
“Bir masumu idam etmek mi, yoksa on câniyi affetmek mi daha zarardır?” (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 143)
Bu son derece kritik ve önemli soru, darbeci cânileri cezalandırma gerekçesiyle nice masumun mağdur edildiği, yaşadığımız süreçte de tazeliğini koruyor. Ve şimdi de mahkemelerin mutlaka dikkate almaları gereken çok hayatî bir hususu hatırlatıyor.
Şu sual de yine Üstada ait:
“Maddî tazyikler ehl-i meslek ve fikre galebe etmediği gibi daha ziyade nifak ve tefrika (ayrılık) vermez mi?” (age)
Şimdi yapılanlar da bu soruda vurgulanan gerçeğin altını bir kez daha çiziyor.
Bir sosyal hareketi maddî tazyiklerle bitirme ve yok etme çabalarının toplumda onyıllarca onarılamayacak büyük sıkıntı ve bölünmelere yol açacağı uyarısı, bugün de geçerli değil mi?
Üstadın “Bir mâden-i hayat-ı içtimaiyemiz (sosyal hayatın esası) olan ittihad-ı millet, ref-i imtiyazdan başka ne ile olur?” suali de canlı ve güncel. İktidar çevrelerinin her alanda ayrıcalıklara sahip kılındığı ve kayırıldığı bir düzenle toplumda birlik sağlanabilir mi?
Aynı şey şu sual için de geçerli:
“Müsavatı (eşitliği) ihlâl ve yalnız bazıları tahsis ve haklarında kanunu tamamıyla tatbik etmek, zahiren adalet iken, bir cihette acaba müsavatsızlıkla zulüm ve garaz olmaz mı? Hem de tebrie (beraat) ve tahliye ile masumiyetleri tebeyyün eden (belli olan) ekser mahbusînin (mahpusların) belki yüzde 80’i masum iken, acaba ekseriyet nokta-i nazarında bu hal hükümferma olsa, garaz ve fikr-i intikam olmaz mı? Divan-ı harbe diyeceğim yok, ihbar edenler düşünsünler.” (age)
Aynı ithamla suçlananlardan bir kısmının tutuklu, bir kısmının tutuksuz yargılandığı; “arkası sağlam” olanların kayırıldığı; en az yüzde 80’i masum olan insanların eşitsiz ve adaletsiz uygulamalarla mağdur edildiği ve bunlarda asılsız ihbarların etkili olduğu bir süreçte, 108 yıl önceki bu tesbit ve uyarılar ne kadar manidar, değil mi?
***
- Haksız tutukluluğa, daracık havasız bir yere tıkılan masumları 3 gün susuz bırakmak gibi eziyetleri de -ekleyenlere yazıklar olsun.
- Haksız tutukluluklar Ramazan’da bitsin dedik, olmadı; bayrama kalmasın dedik, yine olmadı. Bari Kurban Bayramı öncesi tahliye edin.
- CB: “Yargı en âdil kararını verecek, mağdur ve mazlumlar haklarına ulaşacak.” Ya darbe ve terörle alâkaları yokken içeri tıkılan masumlar???