* Atama yapamayan sınırlı sorumlu seçim hükümeti, 7 Haziran’da düşen AKP iktidarının Saray güdümündeki düşük profilli devamı değil mi?
* Seçim hükümetinin 7 Haziran öncesi AKP hükümetinden tek farkı, üçü AKP’den ayrılan “bağımsız”lar ve iki HDP’li ile takviye edilmiş olması.
* AKP’den ayrılıp “bağımsız bakan” yapılanlar, 12 Mart’ta CHP’den istifa edip “partiler üstü başbakan” yapılan Nihat Erim’i hatırlatmıyor mu?
* İki parti “AKP’nin seçim hükümetinde yokuz” diyor, AKP o partilerden bazı isimlere bakanlık teklif ediyor. Bu rüşvet yoluyla fitne değil mi?
* 1977’de Ecevit milletin vermediği sandalyeleri bakanlık rüşveti dağıtarak yaptığı transferlerle tamamlamıştı. Şimdi aynı şeyi AKP yapıyor.
* CHP ve MHP’nin seçim hükümetine girmemesi eleştirilebilir. Ama AKP’nin o partilere mensup bazı vekillere bakanlık önermesi de ahlâkî değil.
* Bakanlık rüşveti anayasanın gereğiymiş. Ağzı bozuk küfürbaz troller öyle diyor. Anayasa uzmanlığı da bunlara kaldı ya, artık gam yemeyiz.
* Seçim hükümetinin Kültür Bakanı Yalçın Topçu Risale-i Nur’a bandrol engeli ve AYM’nin iptal ettiği devlet tekeli hakkında ne düşünüyor?
* Yalçın Topçu, Kültür Bakanlığının kütüphanelere kitap alımlarındaki ayrımcı ve keyfî uygulamalarına ilişkin düşüncesini de açıklamalı.
* Eskiden akreditasyon ayrımcılığını sadece asker yapardı, şimdi ona Saray, Başbakanlık, Diyanet, Kültür Bakanlığı.. eklendi. İleri demokrasi!
* Hac organizasyonunda bile ayrımcılık yapar noktaya getirilen Diyanet’in kardeşlik hukukundan dem vuran mesajlarına artık kim itibar eder ki?
* Muhalif medyayı susturarak yapılacak bir seçim, Türkiye’yi ileri demokrasiye değil, daha ileri ve şiddetli bir diktatörlüğe götürür.
* İktidarın muhalif medyayı susturmaktan medet umması, demokratik seçimden ümidini iyice kestiğinin işareti. Ama korkunun ecele faydası yok.
* İşin aslı, tüm bu yapılanlar, atama yetkisi bile olmayan bir memurlar hükümetinin arkasında mevzilenip iş çeviren “derin” güçlerin marifeti.
* Şu anda demokrasi benzeri görülmemiş bir tehdit altında ve buna karşı demokrasiyi samimiyetle benimseyen herkes dayanışma içerisinde olmalı.
* Terör tırmanır, her gün şehit cenazesi kalkarken polisin uğraştırıldığı işler: okul, yurt, kreş ve medya baskınları. Ülkenin çivisi çıkmış.
* Bu gidişe dur demek için seçim sürecinde sıkı bir demokratik dayanışmaya ve 1 Kasım'da 7 Haziran'dan daha güçlü bir fren koymaya ihtiyaç var.
* Üstaddan devrin zalimlerine: Hak noktasında mağlûp olduğunuz zaman kuvvete müracaat edersiniz. Ama hak kuvvette değil, kuvvet haktadır.
* 46 yıllık sadık ve vefakâr okurumuz Cafer Sürücü’ye Allah’tan rahmet, ailesine ve hizmet arkadaşlarına sabır diliyorum. Mekânı Cennet olsun.