Ülke gündeminin yine sıkıntılı gelişme ve gerilimlerle şekillendiği bir süreçte gerçekleşen, soru işaretleriyle dolu Şah Fırat “operasyon”u ile neyin amaçlandığı hâlâ tam olarak anlaşılabilmiş değil.
Süleyman Şah Türbesi ve karakolu için hayli zamandır farklı senaryolar seslendiriliyordu. IŞİD kuşatmasına alındığı ve örgütün saldırılarına hedef olduğu iddialarına karşı, karakoldaki askerlerimizin durumunun iyi olduğu yönünde açıklamalar yapılıyordu.
Öte yandan, türbeyle karakolun bulunduğu ve “Türk toprağı” olarak kabul edilen alanın Ankara hükümeti tarafından IŞİD’e bırakılacağı iddiaları dahi seslendiriliyordu.
Ses kayıtları sızdırılan “gizli” Dışişleri toplantısındaki “Süleyman Şah türbesine birkaç roket attıralım, bizim için Süriye’ye müdahale gerekçesi olsun!” sözleri de cabası...
Son “operasyon” böyle bir tabloda geldi.
100 tank+zırhlı araçla 572 askerin katıldığı ifade edilen operasyonla, türbe ve karakolumuzun bulunduğu “Türk toprağı”nı yine Suriye içinde, sınırımıza komşu başka bir alana taşıyıp bayrağımızı bu defa oraya dikmiş, Süleyman Şah’la iki askerinin kabrini nakletmiş ve terk ettiğimiz alandaki türbeyle karakolu ise kendimiz havaya uçurmuşuz!
Ne anladık bu işten? Yapılanın anlamı ne? Benzer bir naklin daha önce de yapıldığı bilgileri göz önüne alındığında, Suriye’deki “Türk toprağı” sürekli yer mi değiştirecek?
Nakille kabre yönelik bir IŞİD provokosyununu önlediğimiz söyleniyor. Bunu, o alanı tümden IŞİD’e terk ederek mi yapmış olduk?
Asıl sebebin, yeni bir petrol koridoru projesi üzerinde çalışan ABD’nin talebi olduğu ve askerlerimizin YPG’nin açtığı koridordan girip harekâtı yaptığı haberleri neyin nesi?
Peki, türbe ve karakolun yeni taşındığı yer daha mı güvenli? Haritaya bakıldığında Kobani’ye çok yakın. Ya geçen Kurban Bayramında uğruna Türkiye’de onlarca kişinin can verdiği “sokak savaşları” cereyan eden Kobani’deki son durum ne? O zaman şehri almak üzere olduğu, şimdi ise püskürtüldüğü söylenen IŞİD, türbe nakli için çekildiğimiz yer dahil, diğer alanlara mı hakim?
Bir soru daha: Türbe nakli Suriye’deki gelişmelerin yol açtığı yeni bir güvenlik riskinden dolayı mı gündeme geldi, yoksa Türkiye’de dikkatleri ciddî gerilim doğuran iç güvenlik paketi, suikast iddiaları ve başkanlık tartışmalarından uzaklaştırmak için mi?
* * *
tweet 1- 28 Şubat’ın meşhur DGM savcısı Nuh Mete Yüksel de “paralel kaset komplosunun kurbanı olarak Yeni Şafak’a manşet oldu ya, artık gam yemeyiz!
tweet 2- O Nuh Mete Yüksel ki, “Deprem İlahî ikazdır” dediği için Mehmet Kutlular’a dava açmış ve Kutlular sırf o yüzden tam 476 gün hapis yatmıştı.
tweet 3- Ve Nuh Mete Yüksel’in açtığı davada Kutlular’a verilen mahkûmiyet kararı AİHM tarafından haksız bulunup, Türkiye tazminata mahkûm edilmişti.