Yılın ilk ayında Sultanahmet’te 10 kişinin can verdiği canlı bomba saldırısıyla sarsılan İstanbul, 2016 senesini Beşiktaş’ta polisi hedef alan ve şu anki sayı ile 44 şehit verdiğimiz saldırıyla kapatıyor.
Yüreğimiz ağzımızda, yılın geri kalan günlerinde yeni saldırılar olmamasını diliyoruz.
Ocak ve Aralık ayları arasındaki dönemde yine İstanbul’da iz bırakan diğer terör saldırıları, Mart’ta İstiklal Caddesi (4 can), 7 Haziran’da Vezneciler (11 can) ve 28 Haziran’da Yeşilköy havalimanı (44 can) eylemleriydi.
Son eylemdeki şehitlerimiz başta olmak üzere, bu olaylarda can verenlerin tamamına tekrar Allah’tan rahmet niyaz ediyoruz.
Allah aileleri başta olmak üzere geride kalanlarına sabır ve dayanma gücü versin.
İstanbul’la aynı gün Mısır’ı, Yemen’i, Nijerya’yı ve Somali’yi de alçakça vuran kalleş terör eylemlerini yapan, alet olan, azmettiren, planlayan, arka çıkan ve destekleyen... her kim(ler)se hepsini tekrar tekrar lânetliyoruz.
Son saldırıyı PKK üstlenmiş. Bu durumda söz konusu eylem, Güneydoğu’da devam eden operasyonların bir misillemesi mi, yoksa bazı siyasetçilerin ima ettiği gibi, başkanlığı engelleme amaçlı bir provokasyon mu?
Bilemiyoruz. Ama süreklilik ve yaygınlık arz eden küresel bir tehdit niteliğindeki terörün konjonktürel sebeplerden ziyade yapısal ve kapsamlı bir çerçevede masaya yatırılıp tahlil edilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Terörü üreten ve terör örgütlerine zemin hazırlayan sebepler doğru teşhis edilip doğru çareler uygulanmadıkça, bu belâ ve fitnenin kökünü kazıyabilmek mümkün değil.
Beşiktaş saldırısı sonrasında yine seslendirilen “Kana kan, intikam” söylemleri çare olsaydı, bunların en yüksek perdeden defaatle, tekraren dillendirildiği önceki terör eylemlerinden sonra yenileri meydana gelmezdi.
“Teröre karşı birlik”ten yine çok söz ediliyor. Bu birlik başından beri zaten mevcut. Marjinal provokatörlerin varlığı bu birlikteliği hiçbir zaman sarsamadı ve asla sarsamaz.
Burada yapılması gereken, bu dayanışmanın, özellikle Bediüzzaman’ın tesbitleri ışığında terör bataklığını tamamen kurutmaya yönelik topyekûn bir toplumsal seferberliğe dönüştürülmesi, demokrasi ve hukuk devletini daha da kuvvetlendirecek adımlar atılması ve güvenlik zaafiyetlerinin giderilmesi.
OHAL varken yapılabilen bu boyutta bir terör eylemini OHAL’i devam ettirme gerekçesi olarak kullanmak bizi yine aynı kısır döngüye hapseder.
Güvenlik gerekçesiyle demokrasi ve hukuktan taviz vererek güvenliğin de sağlanamadığı, şimdiye kadar defaatle yaşadığımız tecrübelerle sabit.
Çağın afeti teröre Said Nursi’den çözümler - YENİ ASYA http://www.yeniasya.com.tr/video/cagin-afeti-terore-said-nursi-den-cozumler_399195 …