Kısa aralıklarla peş peşe gelen Dolmabahçe ve Kayseri saldırıları, Rus Büyükelçi suikastı ve Fırat Kalkanı şehitleriyle kapattığımız senenin ardından, yeni yılın daha ilk saatlerinde İstanbul’u bir kez daha vuran yeni bir saldırı ile sarsıldık.
Açıkça belli ki, sonu belirsiz bir terör dalgasının hedefiyiz. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere iktidar cenahı bu vahim durumu “ikinci istiklal savaşı” olarak değerlendiriyor.
Ancak ard arda gelen saldırılar karşısındaki “korumasızlığımız,” toplumdaki tedirginlik ve endişeleri giderek daha da güçlendiriyor.
Bir taraftan sınır güvenliğimizi garantiye alma gerekçesiyle sınırötesinde askerî harekât yaparken, diğer taraftan büyük şehirlerin en merkezî yerlerinde saldırıya uğruyoruz.
Hem de ard arda ve daha birinin şokunu atlatamadan bir başkasının hedefi oluyoruz.
Ama hiçbirinin arkaplanı aydınlatılamıyor.
Her saldırı sonrası daha yüksek tonlarda tekrarlanan “Yanlarına bırakmayacağız, teröristleri akıttıkları kanda boğacağız” söylemleri ile toplumdaki tepki yatıştırılmaya çalışılıyor.
Yüzlerce şehit verdiğimiz terör saldırılarındaki istihbarat ve güvenlik zaafiyeti, ihmal iddiaları sorgulanamıyor ve tartışılamıyor.
7 Haziran seçiminden sonra düğmesine basılarak sürekli tırmandırılan terör sürecindeki, her birinde çok ağır zayiat verdiğimiz diğer büyük terör saldırıları çoktan unutuldu bile.
Onlar bir yana, geçen Aralık’taki saldırılar dahi farklı gündemlerle örtülüp geçiştirildi.
Bunda, terör gündemine teslim olmamak ve topluma gerek normal hayatını hiç bozmadan sürdürmesi, gerekse ülkenin herşeye rağmen yolunda ilerlemeye devam ettiği mesajı vermek gibi gerekçelerin de payı olabilir.
Ama hedef olunan ve ağır zayiat verilen saldırılarda ilgili birimlerin tedbir ve hazırlık noktasında zaaf ve boşlukları varsa, göründüğü kadarıyla devamının gelmesi kuvvetle muhtemel yeni terör taarruzlarının tahribatını önlemek açısından, bu zaaf ve kusurların âcilen masaya yatırılıp giderilmesi gerekmez mi?
Görünen o ki, her olay sonrası toplanan güvenlik zirveleri ve brifingler yeterli olmuyor.
Bir yerlerde aksayan birşeyler var.
Ve bu aksamaların, devletin ilgili birimlerinde hız kesmeden devam eden görülmemiş tasfiye dalgalarıyla bir alâkası olup olmadığının da ayrıca sorgulanması icab etmiyor mu?
Terör asla cihad değildir ve olamaz, bu zamanın cihadı manevî ve fikrîdir - http://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/ manevi-cihad_349012
Çağın afeti teröre Said Nursi'den çözümler - http://www.yeniasya.com.tr/video/cagin-afeti-terore-said-nursi-den-cozumler_399195
Said Nursî, 70 yıl öncesinden uyarmıştı... - http://www.yeniasya.com.tr/video/said-nursi-70-yil-oncesinden-uyarmisti_418204