Yaklaşık dört sene önce Hutbe-i Şamiye’yi, irad edilişinin 100. yılında Şam’da müzakere etmek için Risale-i Nur Enstitüsünün organizasyonu ile Suriye’ye gittiğimizde durum böyle değildi.
İlişkiler de evvelce başlatılan açılım süreci çerçevesinde oldukça rahattı. Sınırdan vizesiz geçmiş; Emevî Camiinde namaz kılmış; gerek cami müştemilâtındaki ziyaretgâhları, gerekse civarında bulunan Selâhaddin Eyyubî’nin, Sultan Vahideddin’in ve hava şehitlerimizin kabirlerini ziyaret etmiştik.
Ama karışıklıklar da yeni başlıyordu. Meselâ Cuma namazını Emevi Camiinde kılanlar, bireysel protestoların güvenlik güçlerince sert şekilde bastırıldığına şahit olmuşlardı.
Sonraki süreçte bu olaylar yaygınlaştı.
Kimileri bu durumu, Tunus’ta başlayıp Yemen, Libya ve Mısır gibi ülkelerde devam eden “Arap baharı”nın Suriye ayağı olarak okuyup Esed’e de “gidici” gözüyle baktılar.
Ve bunların başını AKP iktidarı çekti.
İşin garibi, aynı AKP yakın zaman öncesine kadar Esed yönetimiyle sıkı fıkıydı. Erdoğan ve Esed’ler ailecek görüşüyor, Türkiye ve Suriye hükümetleri ortak kabine toplantıları yapıyor, müşterek projeler yürütüyordu.
Sonra ne olduysa oldu, birden ipler koptu. Erdoğan çok keskin bir U dönüşüyle Esed’e cephe alarak muhaliflerine kucak açtı. Esed’i devirmek için kurulan Özgür Suriye Ordusuna Türkiye’de üs ve karargâh kurduruldu.
Yine muhaliflere destek için “Suriye’nin dostları” adıyla toplantılar organize edildi.
O günlerde deniliyordu ki: “Esed gidici; ayları, hattâ haftaları, hattâ günleri sayılı.”
Ama gelişmeler hiç de öyle olmadı.
Esed hâlâ yerinde duruyor. Ama Suriye’deki durum içler acısı. İyice kızışan iç savaş, ülkeyi sonu belirsiz kanlı bir kaos ve kargaşanın içine sürüklemiş durumda. IŞİD gibi kontrol dışı vahşi terör grupları cirit atıyor.
Ve Türkiye, Esed’i devirme hedefi uğruna bu grupları desteklemekle suçlanıyor. Durdurulmaları hükümetçe “ihanet” olarak nitelenen MİT TIR’ları ile radikal gruplara silah ve mühimmat sevkiyatı yapıldığına dair iddialar, Niğde’deki IŞİD saldırısı için açılan davada yapılan ifşaatlarla da doğrulanıyor.
Musul Konsolosluğumuza yapılan IŞİD baskını ve sonrasındaki rehine olayının arkaplanı hâlâ meçhuliyetini korurken, Süleyman Şah türbesini yine IŞİD tehdidi gerekçesiyle boşaltıyor ve başka yere taşıyoruz.
Bunlar, AKP’nin izlediği Suriye politikasının vahim sonuçlarından sadece birkaçı...
tweet- Nurun hâmîsi ve bekçisi önce Allah, sonra şahs-ı manevîdir. Üstada pot kırdırma inadıyla Yeni Asya’ya saldırmaya devam eden güruh değil...