Yüksek Seçim Kurulunun, “Meclis öne çekmezse” kaydını koyarak 7 Haziran’da yapılacağını açıkladığı seçimlere dört buçuk aydan az bir zaman kaldı.
Bu seçime AKP, liderini halkın reyleriyle cumhurbaşkanlığına taşımış ve başbakanlıkla parti başkanlığını yeni bir isme devretmiş olarak giriyor. Şimdiye kadar bu değişim ve devir-teslimin, partide bir çalkantıya yol açmadan başarıyla gerçekleştiği izlenimi verildi.
Ancak son dönemdeki işaretler, içten içe bazı rahatsızlıkların başladığını düşündürüyor.
Cumhurbaşkanının fiilen “başkan” gibi davranması, Sarayda gölge kabine oluşturması, icraatı yakın takip altında tutması, seçildikten kısa süre sonra kabineyi toplayıp bir kez daha “Patron benim” mesajı vermesi, dahası aday listelerinin şekillenmesinde de belirleyici rol üstleneceğine ilişkin duyumlar, hayli manidar.
Başbakanca açıklanan şeffaflık paketini eleştirip, Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasında istişare ve danışma mekanizmasının yeterince işletilmediğinden şikâyet etmesi de.
Saraydaki kabine toplantısına ilişkin yaptığı “Başbakanın gücünü azaltmaz” yorumuyla vaziyeti idare etmeye çalışan Davutoğlu, müdahaleler iyice artarsa bakalım ne yapacak?
Erdoğan’ın kontrolündeki yandaş medyada Saray toplantısı “Başkanlığa ilk adım” manşetleriyle duyurulurken, Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın bunları “temelsiz düşünceler” olarak niteleyip “Parlamenter sistem devam ediyor” diye konuşması, hükümet içinde de bir ayrışmanın işareti olarak değerlendirilebilir mi?
Peki, Davutoğlu’nun “Yüce Divana gitmeyi kendiniz isteyin” dediği söylenen dört eski bakanla ilgili oylama öncesi yurt dışına gitmesi ve oylamada AKP’nin verdiği fireler nasıl yorumlanmalı? Bu durum Başbakanın dediği gibi vekillere baskı yapılmadığının mı delili, yoksa Metiner ve Tayyar gibi isimlerin “İçimizde hainler var, hepsini temizleyeceğiz” diye açığa vurduğu yeni bir parti içi çekişmenin mi göstergesi?
Geçen yıl aralarında bakanlık yapmış isimlerin de bulunduğu bazı vekillerin partiden istifası veya ihracıyla başlayan, ama bir noktada durdurulup kontrol altına alınmş gibi görünen parti içi rahatsızlık tekrar mı tırmanıyor?
Keza “paralelle mücadele”nin parti teşkilâtı içinde de şiddetlenerek devam ettiği ve bu eksende parti içi tasfiyelerin kızıştığı yönündeki haberler de bu bağlamda hayli dikkat çekici.
Görünen o ki, AKP’nin içi pek rahat değil.
Ama güçlü bir alternatifinin bulunmayışı, hâlâ en büyük “avantaj”ı olmaya devam ediyor.
tweet- İdris Naim Şahin: Cumhurbaşkanına zamanında “gerici, yobaz, yeşil komünist” diyenler bugün çok yakınında, dar oligarşik kadronun içerisinde.