"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Said Nursî: İstibdadın şeriatla alâkası yok

Kâzım GÜLEÇYÜZ
20 Mart 2016, Pazar 10:19
Bediüzzaman bir asrı aşkın bir zaman önce yazdığı eserlerde istibdadı Müslümanların en önemli problemlerinden biri olarak niteleyip, hürriyet ve meşrutiyete sahip çıkmıştı.

Ona göre, İslamın mazi kıtasını tamamen istilâ etmesinin başlıca engellerinden biri istibdat ve baskı rejimleriydi. Bu durumu, İslamın gönülleri fethetmesine set çeken bir engel olarak görmekteydi.

Yaratılışları gereği hürriyete muhtaç olan ve kendi toplumlarında yüzyıllar boyu çetin mücadeleler vererek hürriyetlerini kazanan insanlar, Müslüman rejimlerdeki baskı rejimlerine bakarak İslam hakkında olumsuz kanaate sahip oluyorlardı.

Onun için, “Avrupa bizdeki cehalet ve taassup müsaadesiyle şeriatı hâşâ ve kellâ istibdada müsait zannettiklerinden, nihayet derecede kalben üzülmüştüm” diyen Üstad Bediüzzaman, devamla “Onların zannını tekzip etmek için meşrutiyeti herkesten ziyade şeriat namına alkışladım” (Eski Said Eserleri, s. 123) diye ilan ediyor.

Ayasofya, Bayezid, Fatih, Süleymaniye gibi selâtin camilerinde medrese hocalarıyla talebelerine yaptığı konuşmalarda şeriatla meşrutiyetin hakikî münasebetini açıklayıp, mütehakkimane istibdadın şeriatla alâkası olmadığını söylüyor; “Kavmin efendisi hizmetkârıdır” hadisinin sırrıyla “Şeriat âleme gelmiş, tâ istibdadı ve zalimane tahakkümü mahvetsin” diyor (age, s. 121).

Onun bu gayret içinde olduğu devirde devletin başında Sultan Abdülhamid var.

Aradan bir asrı aşkın bir zaman geçti.

Ve iktidarda, birilerinin Abdülhamid’e benzeterek biat ettiği bir lider oturuyor.

Uygulamalar da, o lider ve ekibinin iktidarında rejimin baskıcı ve otoriter bir çizgiye kaydığını, hukuk ve demokrasi kriterlerinden ciddî sapmalar olduğunu, bütün muhaliflerin türlü kulplar takılarak tasfiye edilmeye çalışıldığını gösteriyor.

“Dindar” bilinen kadrolar eliyle oluşturulan bu tablo, Bediüzzaman’ın 1908’de gösterdiği gayretlerin önemini ve bugün de güncellenerek devam ettirilmesi gereğini net bir şekilde önümüze koyuyor.

“Din adına” yapılan istibdada öncelikle dindarların karşı çıkması zaruretini de...

Çünkü şeriat bunu gerektiriyor.

ABD uyardı, Kızılay'da 35 can gitti. Almanya uyardı, İstiklal'de 4 can daha. Türkiye'yi yönetenler ise hamaset eşliğinde seyirci konumunda.

Zaten ciddî eksikleri olan demokrasi ve özgürlükler, terörle mücadele gerekçesiyle iyice daraltılırsa, teröre daha da azma fırsatı verilir.

Okunma Sayısı: 4432
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • halil

    20.3.2016 16:31:57

    İstibdadı şeriat olarak görenler, ne yazık ki, 1908 öncesi ve sonrasında var olduğu gibi, yüz yıl sonra da hala varlar...!!!

  • Muhammed Numan

    20.3.2016 15:45:15

    evet, istibdad şeriatten çıkmaz. şeriat ise istibdadı reddeder.

  • Garib Doğu

    20.3.2016 11:00:09

    ''Şeriat aleme gelmiş ta, istibdadı ve zalimane tahakkümü mahvetsin.'' Demek şeriatın aleme geliş nedeni; istibdat (Baskı) ve zalimane tahakkümü mahvetmektir. Yani yok etmektir. Beşerin en büyük,fitne,fesat,kavga,kargaşa,ihtilaf ve bunlara benzer her türlü kötülüğün kaynağı; istibdat ve zalimane tahakkümdür.Tarih boyunca beşere en büyük ızdırabı istibdat ve zalimane tahakküm vermiştir. Dört batıl mezhebin çıkış nedeni siyasi ve ilmi istibdattır.Bu batıl mezheplerle nice insanlar imanlarını kaybetmiş, ebedi hayatları mahvolmuştur.İstibdadın değişik süretleri bizi aldatmamalıdır. Yanlış basmaya sevk etmemelidir.Süret ne olursa olsun fiillerin durumuna bakılır.Baskı ve tahakkümse sille vurulmalıdır. Onun için Üstadımız,istibdat ne sürete girerse girsin rast gelsem sille vuracağım diyor.Bu sille vurmak ifadesi bütün külliyatın sadece bir yerinde geçiyor.İslam aleminin bugünkü keşmekeşliklerinin en büyük sebebi işte bu istibdat ve zalimane tahakkümdür.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı