Bugün yapılacağı duyurulan, ama Ankara katliamı sonrası Emniyet’in talebiyle ertelenen Bediüzzaman mevlidi öncesinde Yönetim Kurulu üyemiz Ali Vapurlu ile beraberindeki heyet Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’i ziyaret ederek mevlide davet ve duayı da onun yapmasını rica etmiş.
Sohbet esnasında Risale-i Nur neşriyatındaki malûm süreç de konuşulmuş.
Daha önce İşaratü’l-İ’caz’ı basan Diyanet, Mektubat’la İhlas ve Uhuvvet Risalelerini de basım aşamasına getirmiş. Nitekim Mektubat’ın cilt kapağı resmi geçtiğimiz günlerde bazı sitelerde yayınlanmıştı.
Ancak bu haberin 1 Kasım seçimi öncesinde gündeme gelmesi “Risaleler yine seçim hesaplarına alet edilecek” yorumlarına konu olunca çalışma durdurulmuş.
Kimilerinin “Risale-i Nur’a artık devlet sahip çıkıyor” diye adeta bayram ettiği olayın bu boyutu, işe siyaset gölgesi düşürdüğü için, hizmete bu şekilde de sekte vuruyor.
Onun için, baştan beri ısrarla söylediğimiz şeyi bir defa daha tekrar ediyoruz:
Devlet risale neşriyatına hizmet edip destek vermek istiyorsa, torba kanuna tıkılan devlet tekelinin AYM’den, ona istinaden çıkarılan kararnamenin de Danıştay’dan dönmesi sonrası, bandrol engelini tamamen kaldırarak risale basımının önünü açsın.
Diyanet’i de tekelci projenin icrasına alet etmekten vazgeçerek rahat bıraksın.
Bize “Risaleler ümmetin malı” diyen Görmez’in, eserleri aslına uygun olmak kaydıyla isteyen herkesin basabilmesi gerektiği yönünde hükümete ilettiğini söylediği kanaat de bunu iktiza ediyor.
Görmez sohbet sonunda heyet ayrılırken bize selam söyleyip “Artık risaledeki zinciri kaldırsın” ricasını yeniden iletmiş.
Kast ettiği, gazetedeki zincirli resim.
Aynı ricayı kararname çıktıktan sonra yayınevleriyle yaptığı toplantı sonrasında, katılan arkadaşlarımıza da ifade etmişti.
“Tekrar aleyküm selam” derken, istişareyle koyup yine meşveretle devam ettirdiğimiz o zinciri, ancak risale neşriyatına getirilip Diyanet üzerinden devlet tekeline bağlanan keyfi bandrol engeline son verilirse kaldırabileceğimizi belirtiyoruz.
Bu Diyanet’e veya Görmez’e yönelik bir tavrın değil, netice itibarıyla Diyanet’i de rahatlatacak ilkeli duruşun bir ifadesi.
* Yeri gelmişken Diyanet’in bu yıl hac organizasyonunda Yeni Asya’yı da dışlayan akreditasyon ayrımcılığını yakıştıramadığımızı ifade ile sitemlerimizi iletelim.
tweet 1- “İyi saatte olsunlar iş başında” demiştik. Barış mitingi öncesi Ankara'daki kanlı provokasyon bunun yeni ispatı. Bu tuzağı da boşa çıkaralım.
tweet 2- Terörün hedefi her ne ise hiçbirine izin vermeyelim. Seçim yaptırmamak veya birilerini terörden nemalandırıp seçimde avantajlı kılmak dahil
tweet 3- Karaca, Baransu ve Avcı’dan sonra Bülent Keneş. Cadı avının medya boyutu seçim öncesi hızlanarak sürerken demokrasi ve hukuk kan kaybediyor.
tweet 4- Yargıyı medyaya karşı sindirme, susturma, rövanş aracı olarak kullanan cinnet halini Türkiye taşıyamaz. 1 Kasım’da bu devir kapatılmalı.
tweet 5- Başbakan: ‘Demokrasi ve ifade özgürlüğüne gölge düşürmeye çalışanların oyununu bozacağız.’ Ekran karartıp gazeteci tutuklayarak mı?