Tıpkı karikatür provokasyonu gibi, ona bina edilen Paris saldırılarının da hedefi, Batıda, özellikle Avrupa’da yeniden tırmandırılmaya çalışılan İslam ve Müslüman karşıtlığını iyice alevlendirmekti.
Ancak 2001’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi binalarını vuran 11 Eylül saldırıları gibi, bunlar da geri tepti ve tam tersine dünyanın her tarafında ırkçılık ve antisemitizm gibi İslam karşıtlığıyla da mücadele edilmesi gerekliliğinin vurgulanmasına yol açtı.
Üstelik çok daha yüksek tonlarda...
ABD’den Rusya’ya, Fransa’dan Almanya’ya, İngiltere’den Vatikan’a kadar, tüm dünya liderleri bu manada ortak mesajlar seslendirdiler.
Sözde “İslamcı” teröristler tarafından gerçekleştirilen vahşet eylemleriyle asıl mağdur edilenlerin Müslümanlar olduğunu söylediler.
Keza ifade özgürlüğünün hiçbir şekilde kutsallara hakareti de kapsamadığını ve böyle birşeyin söz konusu olamayacağını belirttiler.
Bütün bunlar, Said Nursî’nin bir asır önce dikkat çektiği bir gerçeği gözler önüne seriyor:
Cehalet, vahşet ve taassuptan kurtulup medenîleşen insanlık, fikir hürriyeti ve gerçeği arama meylinin yönlendirmesi ile, İslama ve Müslümanlara karşı önyargı kalıplarını kırıyor.
Buradaki mesele, Müslümanların durumu:
İslama ayna mı oluyorlar, yoksa perde mi?
“Biz İslam ahlakının güzelliklerini hal dilimizle, fiillerimizle, yaşayışımızla gösterebilsek, sair dinlerin tâbileri akın akın İslama girecekler” diyen Bediüzzaman, buna mukabil Müslümanların İslam ahlakına uymayan hallerinin ve ilaveten İslam dünyasındaki despot, otoriter yönetimlerin, dünyaya olumsuz bir imaj vererek işi zorlaştırdığına dikkat çekiyor.
Bunun önüne geçmek için de, doğru İslamın ve İslama lâyık doğruluğun bizzat yaşanarak nazarlara verilmesi gereğini vurguluyor.
Ve “doğru İslam” yorumunu eserlerinde ortaya koyuyor. Akıl-vahiy, ilim-din bütünlüğünü esas alan; Kur’an’ı da, kâinatı da aynı Yaratıcının kitapları olarak okuyan ve okutan; dinin esas ve kuralları ile varlık âlemindeki yaratılış kanunlarını harmanlayan; insanlığın tarihî tekâmül seyri içinde akıl ve tecrübeyle geliştirdiği modern sistemleri dinî referanslarla sahiplenip kucaklayan özgün bir yorum bu.
Dünyanın karşı karşıya olduğu kronik sorunların çözümü, başta Müslümanlar olmak üzere insanlık âleminin bu yorumdan haberdar olup, onu doğru şekilde anlamasına bağlı.
Çünkü Risale-i Nur, en son İlâhî mesaj olan Kur’an’ın bu çağ insanına seslenen son tefsiri.
tweet 1- Bediüzzaman’dan bir muhalefet dersi daha: “Her hükümette muhalifler bulunur; asayiş ve emniyete ilişmemeleri şartıyla onlara ilişilmez.”
tweet 2- AKP Ermeni meselesinde paraleli Türkiye aleyhinde çalışmakla suçlarken, bu konuda da Perinçek’le ittifak kurup yurt dışı yasağını kaldırdı.
tweet 3- AKP, İttihatçıların Kemalistlerle devam eden kanadının marifeti olan Ermeni meselesinde Perinçek’ten medet umuyorsa orada da vay halimize!