Bediüzzaman’ın özerklik konusuna yaklaşımını anlatmaya çalıştığımız yazı bir suali daha gündeme getirmiş.
Onun “adem-i merkeziyet” teklifinde bulunan Prens Sabahaddin’e verdiği “Güzel fikir, ama tatbikine çok zaman lâzım” cevabından hareketle soruluyor: O zaman hâlâ gelmedi mi?
Bu sualin cevabı olarak Teröre Said Nursî Çözümü kitabımızdaki şu ifadeleri aktaralım:
“Bu muhaverenin üzerinden yüz sene geçtiğine göre, o fikrin tatbik zamanı gelmiş olabilir mi? Adem-i merkeziyet fikrinin çok dinli, çok dilli, çok milletli bir cihan devleti olan Osmanlı için geçerlilik taşıyan mahzurları, ulus devlet esasına göre kurulmuş bir üniter yapı olarak TC için de söz konusu olabilir mi?
“Vaktiyle Osmanlıda olduğu gibi, şu anda Türkiye’den kopup ayrı bir devlet kurmak isteyen unsurlar var mı? Osmanlı dağıldığında, topraklarında Türkiye dahil 17 ayrı devlet kurulmuş. Bugün böyle bir durum mevcut mu?
“Genel hatlarıyla baktığımızda yok. Ancak Osmanlıyı parçalamak üzere uygulamaya konulan Sevr planının 17 devlet ortaya çıkarmada başarılı olurken, iki maddede hedefine ulaşamadığını da gözardı etmemek lâzım: Kürdistan ve Ermenistan. Şu anda bunları da tamama erdirmek için hâlâ ısrarla devam ettirilen birtakım çabalar var. Onun için, adem-i merkeziyet başlığı altında ifade edilebilecek projeleri gündeme getirirken, bilhassa bu iki noktanın gözden kaçırılmaması gerekiyor. (...)
“Kürt meselesi, Kürt nüfusunun fazlalığı sebebiyle daha hassas bir nitelik taşıyor. Bir tarafta devlete musallat olan müstebit zihniyetin akıl, vicdan ve hukuk dışı uygulamaları; diğer tarafta bunlara yönelik tepkileri istismar edip işi terör boyutuna taşıyan tahrikler, bu meseleyi iyice kırılgan ve duyarlı hale getirmiş;
“Türkiye’nin yapması gereken, bölünmeyi çağrıştıran eyalet, federasyon veya özerklik gibi formüller yerine, merkezdeki istibdadı etkisiz kılıp hukuk temelinde tam ve eksiksiz bir demokrasiyi güçlendirmek, devleti tahakküm aracı olmaktan çıkarıp hizmet devleti hâline getirmek, merkeziyetçi yapının bürokratik ağırlığını azaltıp müdahaleci devlet anlayışına son vermek, devlete çağdaş normlara uygun şekilde demokrasi ve hukuk prensiplerine göre işleyen düzenleyici bir işlev kazandırmak ve bunları belli bir bölge için değil, ülkenin tümü için uygulamak gibi reformlar olmalı.” (s. 96-9)
Manevî bağlara dayalı ortak yaşama iradesini güçlendirecek samimî yaklaşımlar da şart.
tweet- Vatan gazetesi “Türk milleti Çanakkale’de bir nesli kaybetti, ama Atatürk’ü kazandı” demiş. O nesil bir yana, M. Kemal bir yana; öyle mi?!