Anlık ve fevrî tepkilerle tırmandırılan gerginliklerin dış politikayı giderek daha da büyük sıkıntılara sürüklediği ve Türkiye’yi yalnızlaştırdığı bir noktada sergilenen keskin U dönüşleri ve ters manevralarla bu gidişata bir fren konulmaya çalışılıyor.
Görünen o ki, tek adam eksenli çıkışların meydana getirdiği sorunları gören “devlet aklı” nihayet harekete geçerek durumu düzeltme ve kayıpları telafi etme çabasına girdi.
Özellikle sınırdaki uçak düşürme olayı ve ardından gelen ölçüsüz restler sonrası Rusya ile ilişkilerde yaşanan ciddî krizin birçok alanda yol açtığı sorunların daha fazla taşınması mümkün olmayacak boyutlara ulaşması bunda etkili olmuş gibi görünüyor.
Vakıa şu ki, bu gerilim ihracattan turizme birçok sektörü darboğaza sokarken, Rusya’daki iş adamlarımızı da olumsuz etkiledi. Orta Asya cumhuriyetleri başta olmak üzere, bölgesel ilişkilerimize de büyük zarar verdi.
Krizin en sıkıntılı sonuçlarından biri ise, Suriye’deki iç savaşı bitirmek için bir kez daha başlatılmış olan diplomatik çaba ve müzakereleri sabote etmesi oldu. Cenevre’den sonra Viyana müzakereleri de akim kaldı.
Oysa Rusya ve Türkiye gibi, Suriye ile yakından ilgili iki ülke, çözüm için samimiyetle işbirliği yapıp ortak bir irade ve inisiyatif ortaya koyabilmiş olsalardı, Amerika’nın da desteğiyle kayda değer bir mesafe alınabilirdi.
Ancak sürecin çok kritik bir aşamasında gerçekleşen uçak provokasyonu bunun önünü keserek kriz tacirlerini memnun etti.
Neticede olan da yine savaşın perişan ettiği masum ve mazlum Suriye halkına oldu.
Şimdi, büyük zararlardan başka bir sonuç vermeyen anlamsız bir gerilimin ardından, Türkiye-Rusya ilişkilerinin tekrar normalleştirilmesine çalışılıyor. Erdoğan ilk günlerde keskin çıkışlar yaptığı Putin’e özür mektubu yazıyor ve iki ülke yetkilileri epeyce bir aradan sonra yeniden bir araya geliyorlar.
Dileriz, bu süreçten olumlu sonuç alınır ve iki ülke ilişkilerinin tekrar normale dönmesi sağlanır. Ve böylece hayli geç de olsa kayıpları telafinin ve yeni kazanımların önü açılır.
Tabiî bu keskin zikzakların iç siyasetteki faturası ve bunun gündeme getireceği hesaplaşma gereği ayrı bir konu. Demokratik zeminlerle bu hesaplaşma mutlaka yapılmalı.
Ölçüsüz restlere ve 180 derecelik U dönüşlerine dayalı bir dış politika dalkavuk medya desteğiyle bir yere kadar gider, ama sürdürülemez.
İçte ve dışta itibarını kaybetmiş ilkesiz ve keyfî bir siyaset ve iktidar anlayışını hiçbir ülke ilanihaye taşıyamaz. Türkiye dahil...