Terördeki tırmanışı OHAL’i kalıcı kılmanın gerekçesi olarak gösterenlere, 12 Eylül öncesinin Başbakanı merhum Süleyman Demirel’in ağzından, o dönemdeki sıkıyönetim serencamını ve neticesini hatırlatmakta fayda görüyoruz:
1978 senesinin Mart’ıyla beraber artan bir anarşi ve terör hareketiyle Türkiye karşı karşıya kaldı. 26 Aralık 1978 tarihinde Kahramanmaraş olayları göz önünde tutularak—ki bu olaylar 19 Aralık’ta başlamıştır—13 ilde birden sıkıyönetim ilân edildi. O sıkıyönetim yedi-sekiz sene sürdü. 19 Temmuz 1987 tarihine kadar. Sonra yerini süper yetkili süper vali aldı. Yani normale dönülmedi.
Sıkıyönetim ilanıyla beraber olaylar da arttı. Azalacağına çoğaldı. Anarşi ve terör olaylarının yüzde 30-35’i İstanbul’da, yüzde 20’si Ankara’da, yüzde 20’si Adana’da ve bir o kadarı Güneydoğu’da, Urfa, Diyarbakır, Mardin, Siirt illerinde olmaktaydı. Hemen hemen diğer illerimizde pek fazla anarşi hareketi yoktu. Daha sonra birkaç ilimizde daha anarşi patlaması oldu. İzmir’de bir miktar oldu. 12 ilde ilân edilen sıkıyönetim 20 ile kadar çıktı. Daha sonra 18 ile kadar indi. Fakat sıkıyönetim anarşi ve teröre çare olmadı.
Bizim ülkeyi devraldığımız 1979 Kasım’ında Türkiye yanıyordu. Aşağı yukarı 4000’e yakın can kaybı olmuştu. Ülke kan denizi halindeydi. Bıraktığımız Türkiye’de bu çeşit meseleler yoktu. Yoktu ki, sıkıyönetim yoktu. Yoktu ki, bizim bıraktığımızdan hemen hemen bir sene sonra ilân edildi. Biz bıraktık 1977 senesinin sonunda. Sıkıyönetim 1978 senesinin sonunda ilân edildi. (...) İfade ettiğim gibi, nerede sıkıyönetim olduysa, orada arttı anarşi. Türkiye’nin 67 vilâyetinden hemen hemen 50’ye yakınında anarşi yoktu. 584 ilçesi vardı Türkiye’nin o zaman. Bunların 560’ında bir anarşi meselesi yoktu. 36 bin köyde de bir anarşi meselesi yoktu. (...)
(12 Kasım 1979’da hükümeti kurduktan sonra) Canla başla çalıştık. Bu yangını söndürelim, memleket bu belâdan kurtulsun diye. Anarşiyi yalnız başına hükümetler bastıramaz. Anarşiyi önlemek devlet işidir. Hukukun içinde kalarak kan dökülmesini önlemek, kanun ve nizam hakimiyetini sağlamak, devletin güvenlik güçleriyle, mahkemeleriyle, idaresiyle, tümünün birden gayretiyle olabilecek işlerdir. (İslam Demokrasi Laiklik, s. 226-7)
Yarın devam edelim.
Askerî uçakla Risale-i Nur taşıyan Nurcu pilot, son şahit ve Yeni Asya emektarı “Tayyareci” Ali Demirel Ağabey yoğun bakımda dua bekliyor...
Demirel’in “12 Eylül olmasaydı başlayıp çoğunu bitirirdik” dediği projeler içinde İstanbul tüp geçidi (Marmaray ve Avrasya tüneli) de vardı.
Bunca gecikmeyle de olsa Asya ile Avrupa’yı 5. kez buluşturan Avrasya Tüneline emeği geçenleri tebrik ediyor, hayırlı olmasını diliyoruz.
Herşeye rağmen hayata geçirilen kalkınma projelerini memnuniyetle karşılarken, bunları da gölgeleyen hukuk ihlallerinin bitmesini diliyoruz.