28 Şubat’ın silindir gibi üzerinden geçtiği siyasetteki çöküş ve tahribattan istifade ile aradan sıyrılıp 2002’de girdiği ilk seçimde tek başına iktidar olan AKP, o zaman Güneydoğu’da uygulanmakta olan 12 Eylül ürünü OHAL’i kaldırmakla övünmüştü.
Ama şimdi, iktidarının 15. yılında ülkenin tamamını bir senedir OHAL rejimiyle yönetiyor. Üstelik OHAL hukukunu dahi hiçe sayan haksız ve adaletsiz uygulamalarla.
Bu dönemde ayyuka çıkan toplu ve yargısız ihraçlar, yaygın ve keyfî gözaltı ve tutuklamalar 28 Şubatçıların yapmak isteyip de bir türlü yapamadığı şeylerdi.
Şimdi “millî irade” sözünü dilinden düşürmeyen sivil ve “dindar” görünümlü bir iktidarın eliyle hayata geçiriliyorlar.
Allah fırsat vermedi; 15 Temmuz darbecileri başarılı olsalardı ne yapacaklardı?
Sıkıyönetim ilan edecek; tasfiye ve kıyım listeleri üzerinden ihraç, gözaltı ve tutuklama furyaları başlatacak; bütün muhaliflerini silmeye çalışacaklardı.
Peki, meş’um 15 Temmuz kalkışması yekvücut halde silah ve tanklara karşı duran halkın demokrasi nöbetleriyle püskürtüldükten beş gün sonra 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL rejiminde yapılan ne?
OHAL’in hedefi, iddia edildiği gibi darbecileri tasfiye ve demokrasiyi korumak idiyse, darbeyle de, terörle de hiçbir alâkası olmayan on binlerce insanın aileleriyle birlikte mağduriyetine yol açan toplu ihraç, gözaltı ve tutuklamalar neyin nesi?
Bazıları ters kelepçeyle gözaltına alınıp tutuklanarak tıkış tıkış cezaevlerine doldurulan, aralarında yeni doğum yapmış gencecik annelerin veya evlilik hazırlığındaki nişanlı genç kızların da yer aldığı, çoğu tesettürlü 17 bin kadın mı terörist ve darbeci?!! Yoksa ağır kalp ve böbrek hastası 87’lik Topal Hafız mı?!!
Bu ülkede hukuka ve demokrasiye inanan hiç kimse, gözü dönmüş darbecileri savunmuyor, asla da savunmaz. Ama masumların darbeci ve terörist gösterilmesine de hiçbir vicdan sahibi razı olmaz.
İktidar hâlâ “Mağduriyet yok” teranesiyle işin bu cihetini “görmeme” inadını sürdürse de, bu noktadaki farkındalık yaygınlaştıkça zulmün sonu yaklaşıyor. İnşaallah.
***
-Muhalefetin gensoru verip de düşüremediği Adalet Bakanı, adalet yürüyüşü ve mitinginden sonraki ilk kabine revizyonunda o görevden alındı.
-Bozdağ, hâkim ve savcı kıyımları, haksız gözaltı ve tutuklamalar, cezaevlerindeki keyfî uygulamalar ve taleplere duyarsız tavırla anılacak.
-Umarız, yeni Adalet Bakanı selefinin özellikle son dönemde sergilediği gayri âdil, hukuksuz ve duyarsız yaklaşımı sürdürmez ve sona erdirir.