15 Temmuz’un “püskürtülmesi,” ifade edildiği gibi demokrasi tarihimizde ilk kez halkın inisiyatifi ile gerçekleşen bir millî irade zaferi idiyse, buna OHAL gölgesi düşürülmemeliydi.
20 Temmuz OHAL’i ki, anayasanın öngördüğü olağanüstü yönetim biçimini sınırlayan hukuk kurallarını da tanımıyor.
KHK’ların OHAL ilanına gerekçe gösterilen şartlarla sınırlı ve geçici düzenlemeler olarak çıkarılması icab ederken, tam tersi yapılıyor ve üstelik en temel hak ve hürriyetlerin ihlal ve gasp edildiği kalıcı tasarruflara imza atılıyor. Ve dahası, bunların çoğu Meclis onayından da geçmiş değil.
Oysa ilgili anayasa maddesiyle atıf yapılan Meclis İçtüzüğündeki kural gereği, 30 gün içinde Meclis onayından geçmeyen KHK’lar hükümsüz hale geliyor. Ve OHAL KHK’larının çoğunun durumu bu.
Ama yapılanları hukuk nezdinde özünden sakatlayan bu kural ihlâli ne siyasetin gündeminde, ne de yüksek yargının.
Özellikle, MGK’ya biat edip teslim bayrağı çeken AYM’nin hükümsüz ve hukuksuz OHAL KHK’larına da geçit vermesi, hukuk dışı vahim gidişatın son perdesi.
Hak ve hürriyet talebiyle önüne gelen bütün başvuruları geri çevirirken, bir f.ö davasında tek bir hukuk kriterine dahi dayandıramadığı, ama tamamen siyasî, sübjektif, konjonktürel, indî gerekçelere bina ettiği bir karara imza atabilen AYM’nin, muhatap olduğu eleştirileri cevaplarken “Temel hak ve hürriyetleri koruma çalışmalarımız sürüyor” diyebilmesi başlı başına bir garabet ve ironi oluşturuyor.
AYM Başkanı 25 Nisan’da “Uzun tutukluluklar için ilke kararımızı yakında açıklayacağız” demişti. O karar hâlâ ortada yok, ama onun yerine “Bylock’un varlığı tek başına tutuklama sebebidir” kararı var!
En temel hukuk kurallarını dahi çiğneyerek sürdürülen OHAL sürecindeki vahim hukuk ihlâlleriyle adaletin tamamen tahrip edildiği ve bu durumun örtülmeye çalışıldığı böyle bir ortamda hangi demokratik hukuk devletinden söz edilebilir?
Yargının adalet, hak ve özgürlükler için güvence olmaktan çıktığı bir işleyişte demokrasi nöbeti adıyla yapılan eylemler iktidar bekçiliği olmaktan öteye gitmez.
***
-Ömrünü Nur hizmetine vakfeden son şahitlerden Ali Sert Hocaya Allah rahmet eylesin. Mekânı Cennet olsun. Ailesi ve yakınlarına sabır dilerim.
-Afetlerde âcil durum yönetimiyle görevli kurum siyasallaştırılmış eylemlere “gönüllü” kaydetmekle meşgulse Allah hepimizin yardımcısı olsun!
-Haksız tutukluluklar artarak sürer ve çoğunluk buna sessiz kalıp onay verirse, Allah muhafaza, umumî musibet davet edilmiş olunur.