15 Temmuz sonrası iyice yaygınlaştırılıp hız verilen tasfiye, gözaltı, tutuklama, ihraç dalgasında esas alındığı belirtilen kriterler nelerdi?
Hedefteki cemaatle bağlantılı kurumlarla bir şekilde irtibatı olmak, oralarda çalışmak, çocuğunu okullarına göndermek, yayın organlarını takip etmek ve abone olmak, finans kuruluşuna para yatırmak, yardım derneğine bağışta bulunmak ve çalışmalarına iştirak etmek vs.
Bu gibi kriterler üzerinden yapılan işlemlerde milat olarak da 17-25 Aralık 2013 tarihi gösteriliyordu. Bu tarihten sonra irtibatını sürdürenler takip altında ve hedefteydi.
Onbinlerce kişi bu yaklaşımla gözaltına alınıp tutuklandı; yüzbinlercesi de ya açığa alındı veya kamu görevinden ihraç edildi.
Halbuki bu kriterlerin hukukî bir geçerliliği yoktu. Nitekim süreç epey ilerledikten ve mağduriyetler çok ciddi boyutlara ulaştıktan aylar sonra Yargıtay’ın verdiği bir kararla da bu durum tesbit ve tescil edildi:
Dinî sohbetlere gitmek, çocuğunu okula göndermek, yayınlara abone olmak, sempati duymak... kişiyi terör örgütü üyesi yapmaz ve bu suçlamaya dayanak oluşturmaz.
Aslında aklın, mantığın, vicdanın ve hayatın gerçeklerinin gereği olan bu yaklaşım için Yargıtay kararına bile gerek yok. Ama bir yüksek mahkemenin ancak aylar sonra böyle bir karar alma noktasına gelebilmesi ve bunun mağdurlar cenahında bir ölçüde de olsa ferahlama meydana getirip ümit uyandırması, yaşanan sürecin dehşetini gösteren işaretlerin en çarpıcı olanlarından biri.
Söz konusu kriterlerin uygulanmasında—bilinen veya çoğu da bilinmeyen—saymakla bitmeyecek çifte standart örneklerinin yaşanıyor olması da hukuktan iyice uzaklaşılıp keyfîliğe sapılmış olmasının bir neticesi.
Bilâhare tedavüle sokulan Bylock meselesinde olup bitenler ve gelinen nokta da.
Şimdi tahliyelerin kontrollü bir şekilde nisbeten hızlanarak devam ettiği bir sürece girilmişe benziyor. Ancak tutuklamalar gibi tahliyeler de MİT listeleriyle yapılıyor.
Hukukun rafa kaldırıldığı ve yargının rövanş hesaplarına alet edildiği bir süreçte yaşatılan mağduriyetler ise ağır veballeriyle beraber tarihin utanç sayfalarındaki yerini alıyor.
İttihad buluşmalarımızın Şanlıurfa etabı da son derece canlı, heyecanlı, coşkulu ve verimli geçti. Bütün baskı, tazyik, zorluk, engelleme ve fitnelere rağmen şahs-ı manevînin burada da dimdik ayakta olduğunu ve kararlılıkla yola devam ettiğini gördük.
Şanlıurfa’dan sonra Adıyaman’daki İttihad buluşması da fevkalâde şevkli ve coşkulu bir atmosferde gerçekleşti. Hanımların canlı bağlantıyla takip ettiği program, yarım asırlık emektarlarla genç kuşakları burada da bir araya getirdi ve kaynaştırdı. Katılan herkese teşekkürler.