"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

O “kriter”ler boşa çıkarken

Kâzım GÜLEÇYÜZ
09 Ocak 2018, Salı
15 Temmuz sonrası iyice yaygınlaştırılıp hız verilen tasfiye, gözaltı, tutuklama, ihraç dalgasında esas alındığı belirtilen kriterler nelerdi?

Hedefteki cemaatle bağlantılı kurumlarla bir şekilde irtibatı olmak, oralarda çalışmak, çocuğunu okullarına göndermek, yayın organlarını takip etmek ve abone olmak, finans kuruluşuna para yatırmak, yardım derneğine bağışta bulunmak ve çalışmalarına iştirak etmek vs.

Bu gibi kriterler üzerinden yapılan işlemlerde milat olarak da 17-25 Aralık  2013 tarihi gösteriliyordu. Bu tarihten sonra irtibatını sürdürenler takip altında ve hedefteydi.

Onbinlerce kişi bu yaklaşımla gözaltına alınıp tutuklandı; yüzbinlercesi de ya açığa alındı veya kamu görevinden ihraç edildi.

Halbuki bu kriterlerin hukukî bir geçerliliği yoktu. Nitekim süreç epey ilerledikten ve mağduriyetler çok ciddi boyutlara ulaştıktan aylar sonra Yargıtay’ın verdiği bir kararla da bu durum tesbit ve tescil edildi:

Dinî sohbetlere gitmek, çocuğunu okula göndermek, yayınlara abone olmak, sempati duymak... kişiyi terör örgütü üyesi yapmaz ve bu suçlamaya dayanak oluşturmaz.

Aslında aklın, mantığın, vicdanın ve hayatın gerçeklerinin gereği olan bu yaklaşım için Yargıtay kararına bile gerek yok. Ama bir yüksek mahkemenin ancak aylar sonra böyle bir karar alma noktasına gelebilmesi ve bunun mağdurlar cenahında bir ölçüde de olsa ferahlama meydana getirip ümit uyandırması, yaşanan sürecin dehşetini gösteren işaretlerin en çarpıcı olanlarından biri.

Söz konusu kriterlerin uygulanmasında—bilinen veya çoğu da bilinmeyen—saymakla bitmeyecek çifte standart örneklerinin yaşanıyor olması da hukuktan iyice uzaklaşılıp keyfîliğe sapılmış olmasının bir neticesi.

Bilâhare tedavüle sokulan Bylock meselesinde olup bitenler ve gelinen nokta da.

Şimdi tahliyelerin kontrollü bir şekilde nisbeten hızlanarak devam ettiği bir sürece girilmişe benziyor. Ancak tutuklamalar gibi tahliyeler de MİT listeleriyle yapılıyor.

Hukukun rafa kaldırıldığı ve yargının rövanş hesaplarına alet edildiği bir süreçte yaşatılan mağduriyetler ise ağır veballeriyle beraber tarihin utanç sayfalarındaki yerini alıyor.

İttihad buluşmalarımızın Şanlıurfa etabı da son derece canlı, heyecanlı, coşkulu ve verimli geçti. Bütün baskı, tazyik, zorluk, engelleme ve fitnelere rağmen şahs-ı manevînin burada da dimdik ayakta olduğunu ve kararlılıkla yola devam ettiğini gördük. 

 

Şanlıurfa’dan sonra Adıyaman’daki İttihad buluşması da fevkalâde şevkli ve coşkulu bir atmosferde gerçekleşti. Hanımların canlı bağlantıyla takip ettiği program, yarım asırlık emektarlarla genç kuşakları burada da bir araya getirdi ve kaynaştırdı. Katılan herkese teşekkürler.

Okunma Sayısı: 11202
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ali

    9.1.2018 17:11:11

    Halbuki bu kriterlerin hukukî bir geçerliliği yoktu. Nitekim süreç epey ilerledikten ve mağduriyetler çok ciddi boyutlara ulaştıktan aylar sonra Yargıtay’ın verdiği bir kararla da bu durum tesbit ve tescil edildi: Dinî sohbetlere gitmek, çocuğunu okula göndermek, yayınlara abone olmak, sempati duymak... kişiyi terör örgütü üyesi yapmaz ve bu suçlamaya dayanak oluşturmaz. GELDE SÜREKLİ YALAN POMPALANAN İNSANLARA ANLAT... ZALİMLER EN KÖTÜ SONLA KARŞILAŞACAK. teşekkürler Kazım bey...

  • Gündüz Alp-3

    9.1.2018 11:38:35

    Yeni Asya'nın bugünkü manşetiyle "MGK hukukuyla dünyaya mahçup olduk (U.Uras)", "İstihbarat yargıyı yönlendiremez (Dr. Ümit Kardaş)" ve "Yargı bağımsızlığı artık hayalden ibaret (E.Günay)" blşlıklı haber-röportajları dikkatlice okuduğumuz zaman, ülkede, gerçek anlamı ve uygulamalarıyla demokratik bir hukuk devletinin ve yargının olmadığını görüyoruz. Mızrağı çuvala sığdırma gayretkeşliği ile birbirimizi kandırmanın bir anlamı yoktur. Röportajı ve haberi yapanlara, hak ve hakikat adına binlerce teşekkürler. Zira öyle bir süreç yaşıyoruz ki, hak ve hakikatin dile getirilmesinden ehl-i hak ve hakikat bile korkar hale geldi. Ehl-i tahkik olmak isteyenlere ise işte hakikatler! Ellerini vicdanlarına koyarak lütfen okusunlar. Zira ülkeyi saran bu yangını söndürmek hepimizin görevidir. "Neme lâzım!" diyenler ile "iyilik zannıyla kötülük yapanlar" koskoca Devlet-i Âliyeyi batırdılar. İbret almayacak mıyız?

  • Gündüz Alp-2

    9.1.2018 11:17:08

    "O kriterler boşa çıkıyor" fakat ülke bir türlü OHAL/KHK kıskacından kurtulamıyor. OHAL'in uzatılacağını şimdiden ilan ettiler. Nasıl kurtulsun ki; 3Y'den biri olan "YASAK"larla mücadele için iktidara gelen siyasal İslamcıların, ülkeyi yönetmek için en iyi, en elverişli, en uygun yol, yordam, yöntemin "yasaklar" olduğunu "lûtuf" olarak gördükleri 15 Temmuz zalimâne darbe girişimiyle keşfettiler. O gündür bu gündür, demokratik hukuk devletinde yapamıyacakları icraatları OHAL/KHK darbe rejimiyle yapmakta beis görmüyorlar. Hukuksuzluk, keyfilik, çifte standart gibi gayri hukuki icraatlar ve antidemokratik uygulamalarla millet ve memleket maddi-manevi bedeller ödüyor. Yazık değil mi? Sahi önce alkışlayıp göklere çıkardıkları insanlara, 17-25 Aralık 2013'ten sonra ne oldu da "terörist" dediler ve 15 Temmuz darbe girişimini yapan failler ve çetelerle birlikte aynı torbaya koyarak yargıyı da kullanarak hesap görüyorlar? Bu "kriter"ler "krater"e dönüşerek masum, mazlum ve mağdurları yakıyor.

  • Mehmet Fırat

    9.1.2018 10:56:25

    Gelinen nokta hukukçuların bu yükü daha fazla taşımak istememesinin etkisi yanında çok uzak olmayan tarihlerde gerçekleşecek 2 seçime, sayısı fazla tepkili seçmen ile gitmek istememenin de etkileri olduğunu düşünüyorum. Yoksa sayılan kriterlerin hukuki hiç bir karşılığının olmadığını onlar da biliyor. Tek izahı KEYFİLİĞİN icrada etkili olması idi.

  • Gündüz Alp

    9.1.2018 10:39:02

    Acaba 17-25 Aralık 2013 tarihi iktidarı neden bu kadar öfkelendirdi ki, on binlerce insana, menfi siyasetin merhametsiz düsturlarıyla zulmediliyor? "O kriter olmazsa şu kriter" diyerek yargıdan ziyade siyasal otoritenin karar ve söylemleriyle hukuk rafa kaldırıldı. Demokratik hukuk devleti ve yasama yani Millet Meclisi OHAL/KHK'lar ile devre dışı bırakılarak, Yürütme, MİT ve MGK gibi kurumlarla ülke yönetilir hale gelmiştir. Yargı bağımsız ve tarafsızlığını -aksini söyleseler de- yitirmekle, siyasal iktidarın -hak ve hakikat adına söylemek zorundayız- sopası ve rövanş aleti haline gelmiştir. Artık ahvâlimiz ayan beyan ortadadır. Reddi, inkarı yahut tekzibi mümkün değildir. İktidar cenahı kendilerine muhalefet edenleri darbeci, hain, terörist yahut bozguncu olmakla suçlasa da hakikat gün gibi herkese malumdur. Siyasi, ekonomik ve içtimai/sosyal/toplumsal vaziyetimiz, herkeste, derecesine göre istikbal endişesi oluşturmuştur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı