AB-Türkiye ilişkilerinde uzun zamandır gözlenen durgunluk ve kesinti, Avrupa içlerine dayanan mültecileri Türkiye’de durdurma hesabına dayanan anlaşmanın gündeme gelmesiyle yerini tekrar “hareketlenme”ye bırakır gibi oldu, ama bu anlaşmanın hem AB kriterlerine uymadığı, hem de mülteci krizinin öne çıkmasıyla Türkiye’deki hukuk, demokrasi ve özgürlük sorunlarının üzerinin örtüldüğü tartışmaları da yoğun şekilde devam ediyor.
AB mahfillerinden yargı bağımsızlığı, medya özgürlüğü, insan hakları gibi kritik konularda gelen eleştiri ve uyarılar da
Ancak aynı AB yargı ve temel haklar, adalet, özgürlük, güvenlik gibi konuları içeren 23. ve 24. müzakere fasıllarını bir türlü açmayınca bunlar havada kalıyor.
Açmama sebebi, bazı ülkelerin blokajı.
Son dönemde Brüksel’den bu engelin kalkması ve söz konusu fasılların açılması yönünde güçlü sinyaller veriliyor.
“Bu fasıllar açılsın ki, Türkiye’deki kaygı verici gidişat yakın takibe alınıp durdurulsun, ibreyi olumlu yöne çevirecek bir süreç başlasın” talebi seslendiriliyor.
Bu manadaki çok önemli çıkışlardan biri de AB Komisyonu Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans’tan geldi.
Türkiye’yi insan hakları, yargı, medya özgürlüğü alanlarında çalıştırmak için 23 ve 24. başlıkları açmanın devasa bir fırsat olacağını ifade eden Timmermans “Türkiye ile aramızdaki mesafe insan hakları, medya ve sivil toplumda olanlar nedeniyle azalmıyor, artıyor” diyor.
Ve Türkiye’nin AB üyeliği için “Angaje olmalı mıyız, olmamalı mıyız? Angaje olmadığımız geçmiş yıllar bize ne getirdi?” diye sorup cevabını şöyle veriyor:
“Sırtımızı dönüp birbirimizle konuşmadığımız, onları görmezden geldiğimiz için kendimizi bir şekilde rahat hissettiğimiz yıllar Türkiye’de insan haklarına, basının durumuna ne sağladı? Hiçbir şey. O yıllar Türkiye’deki durumu iyileştirme konusunda birşeye yaramadı, tam tersi oldu. Angaje olmaya ihtiyacımız var.”
Dileriz, yeni dönem AB politikalarında bu yaklaşım etkili olup, Kopenhag kriterleri ekseninde Ankara yakın takibe alınır.
Aynı gün iki vefat acısı: Son şahitlerden Kemal Ural ve Ali Çakmak’a Allah’tan rahmet, aile efradına sabır diliyorum. Mekânları Cennet olsun.
60’lı yıllarda Risale-i Nur eksenli neşriyatta özel bir yere sahip Şule dergisini çıkaran Kemal Ural, Ali Ural ve Nuriye Akman’ın babasıydı.
Kemal Ural, Üstadın sağlığında hukuk öğrencisiyken külliyatın matbaalarda basımını gerçekleştiren Atıf Ural’ın ağabeyi idi. Hepsine rahmet.