Risale-i Nur’a bandrol engelinin devlet tekeliyle katmerlendiği ve çok şükür hukuk zemininde sabırlı, kararlı bir mücadele ile aştığımız süreçteki bir yazımızda, ağabeylerin adını kendi maksatları için alet ve istismar edip kullanan bir çeteden söz etmiştik.
26.12.14 tarihli bu yazıyı Risale-i Nur Tekelleştirilemez kitabımıza da koyduk.
Aksiyon dergisinin kayyım darbesi öncesi çıkan son sayılarından birinde de buna dair yorumlar yaptık (15-21.2.16).
Geçen hafta sonu Haliç’teki Bediüzzaman panelinde yanımıza gelen bir okurumuz, bu meselenin son derece önemli olduğunu ve söz konusu çetenin mutlaka deşifre edilmesi gerektiğini söyledi.
Aynı okurumuzun geçen yılki panelde de bu talebi seslendirdiğini hatırlıyoruz.
Bu, gerçekten çok önemli, ama aynı zamanda da hassas bir konu. Kişi boyutuna indirmeden, genel prensipler ışığındaki tesbitlerle üzerine gidilmesi lâzım.
Ve bu noktada şunu ifade edebiliriz:
Keyfî bandrol engeli de, devlet tekeli de, başından itibaren Nur cemaatini bölüp parçalamayı hedefleyen fitne ve tezgâhlar da, bu fitnelerle ortaya çıkarılan farklı grupları ağabeyler üzerinden Risale-i Nur mesleğine tamamen ters birtakım siyasî projelere eklemleme çabaları da, özellikle Yeni Asya’ya karşı yürütülen algı operasyonları da hep bu çetenin işi.
Tarihçe’de yer alan imzasız, ama üslûbu ile Zübeyir Gündüzalp’e işaret eden uzun bir mektuptaki “O münafıklar veya o münafıkların adamları veya adamlarına aldanmış olanlar, dost suretine girerek, bazan da talebe şekline girerek derler ve dedirtirler ki...” ifadeleri (s. 1058) tam da bu kritik konuyla alâkalı olsa gerek.
Geçmişten bugüne Nur camiasında çıkan ihtilaflara baktığımızda, özellikle bu sözlerde belirtildiği üzere aldanıp dost, hattâ talebe şekline girerek, kendilerine üflenen telkinlerle fitne operasyonlarında kullanılanların öne çıktığını görürüz.
Bunlar çoğunlukla ağabeylerin ve hizmette temayüz etmiş şahsiyetlerin etrafına hulûl ederek iş çevirmeye çalışırlar.
Buna karşı tek çare müfritane irtibat, meşveret, tesanüd esaslarına sarılmak.
Üstad: Biz bir himayet ve inayet altındayız. Bize ilişenler ahirette şiddetli tokat yiyecekleri gibi, dünyada dahi bir kısmı çabuk çarpılır.