Diyanet son yıllardaki kutlu doğum programlarında ana tema olarak merhamet, şefkat, kardeşlik gibi konuları seçmiş ve bu başlıklar çerçevesinde kampanyalar düzenlemişti.
Ancak görünen o ki, bunlar en başta bir kısım devlet kadrolarında ve iktidar tarafgirliğini azgın bir fanatizm boyutuna vardıran kesimlerde zerre kadar etkili olamamış.
Nur Ener’in gözaltına alınıp tutuklanmasında sergilenen hoyratlık bunun son örneği. Evine yapılan gece baskını için erkek polislerin görevlendirilmesi, savcının tutuklama talebi ve hâkimin o yöndeki kararı, “merhamet” kavramının da iyice buharlaştığını gözler önüne seriyor.
“Empati” diye birşey de hak getire.
Acaba bu skandallar silsilesinde rolü ve dahli olanların da çocukları ve Nur’la emsal kızları yok mu? Kendi evlatlarına böyle bir muamelenin yapılmasına razı olurlar mı?
Her haliyle “masumiyet”ini haykıran nahif bir genç kıza “silahlı terör örgütü üyeliği” isnadında bulunmak, onu severek yaptığı gazetecilik çalışmalarından koparmak, tatlı bir telaş ve heyecanla koşturduğu evlilik hazırlıklarını sekteye uğratmak ve gözünü kırpmadan demir parmaklıkların arkasına göndermek nasıl bir “vicdan”ın eseridir, anlamak mümkün değil.
Oysa hukuk herşeyden önce vicdandır. Vicdan yoksa hukuk olur mu?
Vicdandan uzak ve merhametten yoksun bir “hukuk,” sadece zulüm doğurur. Şekilde görüldüğü gibi!
Bunu söylerken, suçu aşikâr olanlara, hele terörist ve darbecilere de merhamet edilsin demiyoruz elbette. Ancak hukuk, onların dahi! âdil yargılanması, onlara bile zulmedilmemesi gereğini öngörüyor.
“Şeriatın kestiği parmak acımaz” sözüyle işaret edildiği üzere, bağımsız mahkeme kararıyla sabit olan suçun cezası ne ise, ne fazla, ne eksik, o verilmeli. Ki terörün en önemli sebep ve dayanaklarından biri de zulüm ve haksızlıklar değil mi?
Bunlar bir yana, “darbeci ve terörist” suçlamalarının, önüne gelene yapıştırılan bir yaftaya dönüştürülüp, bunlarla hiçbir şekilde ilgisi olmayan masumlara zulüm aracı haline getirilmesine isyan ediyoruz.
Ve yaşadığımız süreçte masumları mağdur eden uygulamaların artık sona erdirilmesini diliyoruz.
Son mağdur Nur’dan başlayarak...
Bütün zulümleri hukukla bertaraf ettik http://www.yeniasya.com.tr/video/butun-zulumleri-hukukla-bertaraf-ettik_425814
Bu süreçte duruşma salonlarında sanıkların yüzüne en çok tekrarlanan söz: “Suçsuz ve masum olduğunuzu biliyorum, ama tutuklamak zorundayım.”
Yargının asılsız ihbarlarla da bunaltıldığı süreçte Üstadın duasını biz de yapalım: “Allah, hâkimleri adalet-i hakikiyeye muvaffak eylesin.”