Risale-i Nur mesleğinin dört esasından birini “şefkat” olarak ifade eden müşfik Üstad, eserleriyle başlattığı iman hizmetinin ulaştığı insanların tümüne ve bu kapsamda şefkat kahramanı hanımlara bu şefkatle yaklaştı.
1935’te zulmen konulduğu Eskişehir hapishanesindeki hücresinin penceresinden karşıdaki lisenin bahçesinde gördüğü şen şakrak genç kızların 40-50 sene sonraki hazin hallerini düşünerek döktüğü gözyaşları, bu şefkatin tezahürlerinden biriydi.
İslama zarar vermek kastıyla gençleri yoldan çıkarmak ve hevesata sevk etmek için çalışan komitelere dikkat çektikten sonra “Nisa (kadınlar) taifesinin gafil kısmını dahi yanlış yollara sevk etmek için bir-iki komitenin tesirli bir surette perde altında çalıştığını hissettim” tesbiti ve “Bu mübarekleri ifsad eden komiteler kahrolsunlar!” bedduası ile “Allah bu hemşirelerimi bu serserilerin şerlerinden muhafaza eylesin” duası da (Lem’alar, s. 324).
Bu şefkatin bir başka örneği de şu:
Gençlik Rehberi’nde “Birden ihtar edilen bir mesele-i mühimme” başlıklı bahiste “Bu zamanda zındıka dalâleti İslamiyete karşı muharebesinde nefs-i emmarenin planıyla şeytan kumandasına verilen fırkaların en dehşetlisi yarım çıplak hanımlardır” diye başlayan ifadelerin, tesettüre riayet edemeyen hanımları incitecek propagandalara malzeme yapılması üzerine Üstad şöyle bir tavzih koyduruyor:
“Şefkat kahramanları olan o mübarek hemşirelerimiz onunla meşgul olup müteessir olmasınlar. O iki sahife çıkarılsın.”
Zübeyir Gündüzalp’in Üstaddan naklettiği şu beyanlar da bahsi tamamlıyor:
“Ahirzamanda taife-i nisa dine mühim hizmet yapacaklardır. Açık saçıklığa heves etmeleri onların fenalığından değil, zaife oldukları için, kendilerini himaye edecek bir kocaya sahip olabilmek gibi bir histen ileri geliyor. Ben kadınların müdafiiyim.” (Necmeddin Şahiner, Nura Adanan Bir Ömür: Zübeyir Abi, s. 165)
Bir diğer örnekse Ali İhsan Tola’dan:
Üstad, Denizli mahkemesinde beraat kararının çıkmasını sağlayan hâkimlerden Hesna Şener’e, karardan bir süre sonra akrabası Tola ile selâm gönderiyor. Ama Tola, Hesna Hanım “açık saçık” diye gitmiyor. Üstad ikinci kez “Manevî evlâtlığıma kabul ettiğim Hesna’ya selâm söyle” diyor, Tola yine gitmiyor. Üstadın üçüncü söyleyişinde “farz oldu” diye gidip selâmı ilettiğinde Hesna Hanım “Ona lâyık olabildik mi?” diye ağlıyor. Görüşme sonrası Üstad, Tola’ya “Ne o, Hesna tesettürsüz diye darılıyor muydun?” diye takılıyor. (İhsan Atasoy, Kulluğu İçinde Bir Sultan: Tahirî Mutlu, s. 83-4)
Tesettür uğruna hapis yatan bir Üstaddan sâdır olan bu tavır çok mânâlı ve düşündürücü.
Ve şefkat eksenli müthiş bir hizmet dersi...
***
- Yalova Valiliğinin geçen seneki anlamsız engeli bu defa son gün kaldırdığı, ama afişlerine yine izin vermediği Bediüzzaman panelimizi buna rağmen yoğun bir katılımla gerçekleştirdik. Konuşmacılara, dinleyicilere ve organizasyonda emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz.