"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Medya mı, istihbarat bülteni mi?

Kâzım GÜLEÇYÜZ
05 Aralık 2015, Cumartesi
Devletlerin istihbarat birimleri, baskı rejimlerinde ağırlıklı şekilde içe dönük faaliyet gösterir, toplumu takip ve kontrol altında tutmanın en etkili aracı olarak kullanılırken, demokrasinin yerleştiği ülkelerde daha ziyade dışa dönük çalışır, ancak gerek dış, gerekse iç faaliyetlerinin kontrolünde ciddî zorlanmalar yaşanır.

Türkiye gibi padişahlık, tek adam, tek parti rejiminden gelip hâlâ demokrasiyi yerleştirme sancıları çeken bir ülkede bu zorlukların çok daha fazlasıyla karşılaşılır.

Bediüzzaman’ın İttihad Terakkî devrindeki hafiyeler için söylediği “Şimdiki hafiyeler eskisinden beterdirler. Bunların sadakatine nasıl itimad olunur? Adalet bunların sözlerine nasıl bina olunur?” sözü (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 120), sonraki dönemler için de ziyadesiyle geçerli.

O zamanki hafiyelik sistemi, cumhuriyet adı altında kurulan tek parti diktasında daha da kurumsallaştırılıp Nurcular başta olmak üzere dindarları takiple görevlendirildi.

Ve devrimlerin propagandisti olarak yapılandırılan basın, mürteci diye yaftalanan dindarları jurnallemek için kullanıldı. Gazetelere hem “muhbirlik” yaptırıldı, hem de sayfa ve köşeleri istihbarat bültenlerine dönüştürüldü. 1950 öncesinde de, sonrasında da, ihtilal dönemlerinde de ve son olarak 28 Şubat sürecinde de gazete sayfaları ve ekranlar istihbarat kaynaklı, yalan yanlış ve uydurma iddialarla dolduruldu.

Sonra da bunlarla hazırlanan dosyalardan hareketle iddianameler hazırlanıp davalar açıldı. Ama hemen hepsi “fos” çıktı.

İçinden geçtiğimiz süreçte de bu mekanizmanın şeklen farklı, ama özde aynı yeni bir versiyonu ile karşıyayız. 28 Şubat medyasında bütün cemaatleri hedef alan ipe sapa gelmez iddia, ihbar ve jurnallerle gündem oluşturulurken, şu anda Gülen cemaatine karşı AKP medyası aynı şeyi tekrarlıyor.

İktidar televizyon ve gazetelerindeki yayınlara bu gözle bakıldığında, buram buram istihbarat kokan alabildiğine uçuk ve zorlamalı iddiaların mebzul miktarda servise konulup yayına verildiğini fark etmek, dikkatli nazarlar için pek zor olmasa gerek.

Bu tür manipülasyonlarda kullanılmaya böylesine teşne bir medya yapısı ile sağlıklı bir demokrasi kurabilmek mümkün mü?

Üstad: Hak neşvünema bulacak, taraftar ve mültezimleri (takipçileri) muzaffer olacaklar. Sabrın mükâfatı zafer, sebatın mükâfatı galebedir.

Hukuk ve demokrasi mücadelesi ümitsizlik kaldırmaz; herşey bitti gözüyle bakılan noktada dahi azim ve sebatla yola devam etmeyi gerektirir.

Okunma Sayısı: 2840
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Temel Muh

    5.12.2015 14:21:23

    Gülen Cemaatinin ve AKP'nin gizli gündemi Kemalizmi takiye yaparak gecmek ve devleti kemalizmin tasallutundan kurtarmak. Ancak iki yapinin icinde serbest radikallesen dinamikler Gülenin ve AKPnin tekerine comaklar sokmustur. Iki taraf da tuzaklara düsürülmüs iki taraf da cok zarar görmektedir. Paralel Yapi ithamini baslatan MIT Fidan sorguya cagirilma/tutuklama girisimi ve zamanlamadaki ithami hakli cikaran hata isi daha da cikmaza sokmustur. Elbette herkes iyi biliyor ki ne Gülen ne de AKP Kemalizmi siyaseten bitirebilecek dinamiklere sahip, ikisi de birlikte hareket etseler bunu yapamazlar ama aralarindaki bu kavga ölümü yaklasan KEMALIZMI yeniden IHYA ediyor. Yani maksatlarinin tersini netice olarak elde ediyorlar. Bu iki cenahi kullanan Kemalizmin cekirdegi neticede kazaniyor.

  • Garib Doğu

    5.12.2015 11:12:39

    Bu içinde bulunduğumuz,yaşadığımız devre,haksızlıklar zulümler karşısında dik duranlar ile zulme baş eğen;zulmü alkışlayan,göz yuman,sessiz kalanlar devri dense yeridir.Ayrıca bu zaman,menfaat karşısında eğilip,bükenler ile menfaatı elinin tersiyle itenler zamanı olarak tarihe geçecektir.Asalet ve mertliğin cılkının çıkarıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Vefa gibi bir çok üstün insani vasıfların yok edildiği bir zaman dilimindeyiz.Ya hu,insan istikrarına ne oldu?Niye İnsanlar bu kadar kararsız.Niye bu kadar dönek oldular?Geçmiş neden hızlı bir şekilde unutuldu? Bir kahvenin kırk yıl hatırı var da,kırk yıl aynı mukaddes davaya beraber hizmet etmenin hatırı bir kalemde nasıl silinebiliyor?Hakikaten anlamak çok güç.Gerçi Üstadımız:Zındıka her tarafa döner.Senin arkadaşını sana düşman eder diyor.Demek ki bu şiddetli ihtilaf ve iftiraklarda bu zındıkanın kirli eli vardır.Davasında sınırsız sabit ve metin birinin kılını bile kımıldatamaz bu hafiyeler.Yoksa top gibi oynatırlar.

  • Toygar

    5.12.2015 08:56:01

    Bitmedi ki zaten! ONLARIN bitti dediği yerde, işler yeni başlar! Bilmedikleri şey ise, Allah'ın bildiği ve O'nun bildiğine sığınan mazlumlardır! Bilmedikleri bir başka şey de : Kimin için Allah var, onun için her şey vardır! Bu nurlar, aciz beşere nasip edilmiş, ikram edilmiş; aidiyeti bırakılmamış. Çekilenler günahlara keffaret olur. Bu dünyada hesap vermeyenlerin gözü aydın!

  • özdemiroğlu

    5.12.2015 07:23:02

    (2) Fırtınalı zamanlar hizmet ehlinin ve dava erlerinin metanet ve sabır içerisinde birbirine daha sıcak ve muhabbetle sarılma zamanıdır.Ne diyor Üstad: Bu NUR'lar parlayacak! Allah utandırmasın. İnşaallah!

  • özdemiroğlu

    5.12.2015 07:20:12

    Şartlar ne olursa olsun, doğru bildiğimiz yolda sebat edip, dik durup, hukuk ve demokratik çerçevede duruşumuzu ve tavrımızı koruyup, sürdüreceğiz.Vakur ve haysiyetli hizmetimizi yapacağız. C. Allah muvaffak etsin, inşaallah!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı