Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta Birlik Vakfında yaptığı konuşmada maneviyat, eğitim ve kültür alanlarında açıldığını söylediği manevî yaraların ve ortaya çıktığından yakındığı boşluk ve ihtiyaçların sorumluluğunu da, son dönemde her konuda “günah keçisi” haline getirilen “Fethullah Gülen cemaati”ne yıkması problemli bir yaklaşım.
Biz bu konudaki duruşumuzu başından itibaren şu şekilde ortaya koyduk:
Bir cemaate mensup olan ya da o mensubiyeti kullanan veya o görüntüyü veren insanların devlet içinde özel bir proje çerçevesinde kadrolaşması ve iktidar çekişmelerinin tarafı olması çok yanlış.
Ancak bu tür iddialara konu olan kişilere izafe edilenleri cemaatin tümüne mal edip genelleyerek hukuk dışı tasfiye operasyonları yapılması da onaylanamaz.
Evvelce Ergenekon ve Balyoz ekiplerinin üzerine yıkılan bilumum kötülüklerin şimdi paralel torbasına tıkılması da.
Hem hukuken, hem de ahlâken...
“Paralel yapı”ya isnad edilen suçların ve muhtemel şahsî kusurların bütün cemaate teşmil edilerek, cemaat mensuplarınca maneviyat, eğitim ve kültür alanlarında verilegelen ve son ayrışma öncesine kadar iktidar önde gelenleri tarafından da övülen olumlu hizmetlerin külliyen yok sayılması da tasvip edilemez.
Gelelim manevî yara ve boşluklara.
Bunları söyleten tabloda, cemaat hizmetlerinin yerini yer yer siyaset ve iktidar eksenli gündemlerin almasından kaynaklanan sonuçların yanı sıra, iktidarın bizzat kendi önde gelenlerince de itiraf edildiği üzere, maneviyat, eğitim, kültür alanlarındaki politikaların payı büyük.
Hal bu iken, ayrışmanın tetiklediği itham ve polemiklerin tekfir derecesine varan ve maalesef tabana da yayılan iddia ve hattâ iftiralarla, giderek derinleşen çok vahim bir fitneye dönüştürülmesi, açılan manevî yaraları daha da büyüttü.
Kardeşlik hukukunu temelden tahrip eden ağır suçlama ve hakaretler ve bunlar eşliğinde yapılan gasp operasyonlarındaki kul hakkı ihlalleri tüyler ürpertici ve dehşet verici boyutlara tırmandırıldı.
Buna artık bir son verilmeli, değil mi?
Sivil zeminlerde gönüllülük ruhuyla yapılan manevî hizmetler, devletin tepesinden verilecek talimatlarla tanzim edilemez ve yönlendirilemez.