MGK Genel Sekreteri Seyfullah Hacımüftüoğlu, TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunda milletvekillerinin Millî Güvenlik Siyaset Belgesinde cemaat ve paralel yapıdan söz edilip edilmediği sualini, “Belgede açık adres gösterilmez. Bir grup, örgüt veya yapıyı tehdit olarak görmeyiz. Genel ifadeler var” diye cevaplamış.
Diğer birçok soruyu ise karşılıksız bırakan Hacımüftüoğlu, Kırmızı Kitap veya gizli anayasa olarak da anılan belge için “İçinde anayasaya aykırı birşey yok. Toplumdan gizlenecek birşey de yok. Bana sorarsanız açıklanmalı. Ancak anayasanın 10. maddesi ve diğer mevzuat hükümleri doğrultusunda açıklama yetkisi Bakanlar Kurulunun takdirindedir” demiş.
ABD’de güvenlik belgesinin halka açıklandığını örnek verirken, “Ama açıklanmayan kısımları daha çoktur” şeklinde konuşmuş. Bizde tümünün gizli tutulmasını ise savunamayıp topu hükümete atarak işin içinden sıyrılmış.
MGSB’de bundan önce yapıldığı ifade edilen değişiklikle irticanın tehdit olmaktan çıkarıldığı yönündeki açıklamaları hatırlatan milletvekillerinin “Bugün cemaat veya paralel yapının yeniden belgeye girdiği dikkate alındığında irtica yeniden ulusal tehdit kapsamına girdi denilebilir mi?” sualine de “Böyle bir sınıflandırma yapmayız. Tehdit algıları nedir, onu koyarız. Genel ifadeler kullanılır, öyle şeyler var” diye karşılık vermiş (Milliyet, 13.12.14).
Bu cevaplar komisyon üyesi milletvekillerini tatmin etti mi, bilmiyoruz. Ama bizi etmedi.
Anayasanın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesine atıf yapılmasının, konuyla nasıl bir alâkasının bulunduğunu da anlayamadık.
MGSB’nin gizliliğinin kaldırılıp topluma açıklanmasının “eşitlik” ilkesiyle ne ilgisi var?
Tehdit algılarıyla ilgili olarak belgeye konulduğu söylenen genel ifadeler neler? Ve bunların içi kim tarafından ne şekilde dolduruluyor?
Belgenin içeriğinde anayasaya aykırı birşey olmadığını söylüyor Genel Sekreter. Bu tesbit anayasanın neresi için geçerli? Başlangıç kısmından itibaren darbe anayasasının ruhunu oluşturan resmî ideoloji içinse, sorun bu zaten.
Genel Sekreter “Belgede toplumdan gizlenecek birşey de yok. Bana sorarsanız açıklanmalı” diyor. Madem öyle ve madem yetki hükümette; neden bu gizlilikte ısrar ediliyor?
Tam tersine, konuyla ilgili soru ve tartışmalarda hep “Gizlidir, açıklayamayız” tavrı sergileyen hükümet, dahası, bilgi sızdırmaları olduğunda niçin sızdıranların peşine düşüyor?
Bu ketumiyetle “ileri demokrasi” olur mu?
tweet- Yeni Türkiye, iktidarın iddia ve söylemlerini sorgulama gereği dahi duymadan papağan gibi tekrarlayan “STK’lar”la kurulacaksa vay halimize.