Partilerin aday listelerini YSK’ya teslim etmeleriyle, 7 Haziran seçim sürecinde önemli bir dönemeç daha aşıldı.
Seçime katılma hakkına sahip 31 partiden 11’inin vazgeçip liste vermemesiyle, yarışacak partilerin sayısı 20’ye, SP ve BBP’nin ortak liste vermesiyle de 19’a düştü. Böylece oy pusulası önemli ölçüde rahatlamış oldu.
Seçmenler tercih edecekleri adresi artık 31 değil, 19 amblem içinde arayıp bulacak.
Şimdi sıra aday listelerinin kesinleşmesinde. Çekilenler olursa—ki başladı bile—yerleri doldurulacak. İtirazlar olursa YSK tarafından değerlendirilip sonuca bağlanacak ve 24 Nisan’da listeler en son şeklini alacak.
Listelerin mevcut haliyle ilgili ilk değerlendirmelerde öne çıkan hususlar şunlar:
Bir defa, 24. dönem Meclisinde görev yapan isimlerin yüzde 70’e yakını yeni listelerde yok. Bu, sayı ve oran olarak çok ciddî bir tasfiye ve yenilenme gibi görünüyor, ama...
Bu seçimin de 12 Eylül Anayasası ile ona uygun şekilde hazırlanan seçim ve partiler kanunları çerçevesinde, tabanı ve seçmeni dikkate almayıp lider ve çevresinin tercihlerini esas alan bir sistemle yapılacak olmasını dikkate aldığımızda, işin özünde değişen fazla birşey olmadığını belirtmek gerekiyor.
Sadece CHP, adaylarını belirlerken, liderini de dahil ettiği önseçim yaptı; ama partinin, kimlik ve çizgisini tam olarak netleştirip oturtamayışının sıkıntısı aşılabilmiş değil.
MHP de tabanı dikkate almış gibi.
AKP temayül yoklaması yaptı, ama bu göstermelik olmaktan öteye gidemedi. Nihaî listenin şekillenmesinde Saray etkili oldu.
HDP ise çelişkili sinyaller verdi.
Öte yandan “Temsilde adalet”i berhava etmeye devam eden yüzde 10 barajı sürüyor.
Keza partilere devlet bütçesinden verilen Hazine yardımının dağıtımındaki fâhiş adaletsizlik ve çarpıklık aynen devam ediyor.
Bununla irtibatlı olarak, yarışacak partiler arasında, halka ulaşabilme, kendilerini anlatabilme, propaganda imkânları noktasında ortaya çıkan orantısızlık ve eşitsizlik de.
Aynı şekilde, seçmeni yönlendirme ve iradesini saptırma amaçlı anket yayınları da.
Böyle bir sistemden doğru sonuçlar çıkmasını ummak ve beklemek mümkün mü?
İşin bir başka düşündürücü tarafı, Türkiye’nin 1983’ten bu yana dokuzuncu genel seçimini de bu sisteme göre yapacak olması.
Darbe düzeniyle demokrasi olur mu?
tweet- Demokrat misyon toparlanabilmiş olsaydı, Cumhurbaşkanı adayı İhsanoğlu dahil, bu çizgiden gelen insanlar başka partilere dağılırlar mıydı?