Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan kararıyla patlak veren kriz bir anda gelmedi. Epeyce eskiye uzanan bir geçmişi ve arkaplanı var.
İşin ABD ayağına bakınca görüyoruz ki, bu karar 1995’te alınmış. Ama uygulanması hep ertelenmiş.
Hattâ şimdi bile Amerikan Dışişleri Bakanı, “İki seneden önce uygulanması mümkün değil” diyor.
Ama Trump’ın seçim kampanyası boyunca verdiği sözü şimdi yerine getirme atraksiyonu, zaten patlamaya hazır barut fıçısı gibi olan ortamı germeye yetti.
Beyaz Saray yetkililerinin açık itirafları, Trump’ın bu provokasyonu, böyle bir gerilimin patlayacağını bile bile yaparak kasten benzine ateş attığını gösteriyor.
“Delidir, ne yapsa yeridir” misali.
Ancak ABD politikalarının siyonist lobilerce esir alındığı süreçte İslam âleminin etkisizliği ve pasifliği de çok iyi sorgulanmalı.
İslam ülkeleri ellerindeki koz ve imkânları, siyonist lobilerin ağırlığını en azından dengelemek için kullanabilecekleri bir stratejiyi niye hayata geçiremiyorlar?
İşin İsrail ayağına gelince:
Gerçek şu ki, 1948’de oradaki varlığını ilan etmesinden bu yana İsrail hedefini ve ne yaptığını bilen bir politikayla yola devam ediyor.
1967 savaşında işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmediği gibi, halihazırda Filistinlilerin elindeki bölgelerde de yerleşim alanları inşaatlarını inatla devam ettirerek işgali habire genişletiyor.
Kudüs de bu kapsamda.
1996’da merhum Demirel’le birlikte gittiğimizde gördük: İsrail orada yeni bir şehir inşa etmiş.
Son dönemde ise şehrin Mescid-i Aksa başta olmak üzere kutsal mekânları barındıran doğu kesimine musallat olmuş durumda. Tünellerle Aksa’nın altını oyuyor.
Ve mütemadiyen eski Kudüs’teki Filistinlilerin evlerini gasp ederek, burayı da adım adım Yahudileştirmeye çalışıyor.
Yıllardır herkesin gözü önünde cereyan eden bu hukuksuz operasyonu İslam ülkeleri her zamanki gibi duyarsızlıkla izliyor ve cılız tepkilerle geçiştiriyor.
Kudüs’e ve Filistin’e sahip çıkmak için ortak ve güçlü bir irade ve inisiyatif sergilenemiyor.
Ne yazık ki, Hıristiyan âlemindeki yaklaşım da çok farklı değil.
İsrail’in azgınlığını durdurmak için önce bu hantal ve gevşek tavrın terk edilmesi gerekiyor.
Son şahitlerden, Yeni Asya’nın kurucu kadrosundan, askerî uçakla Risale-i Nur taşıyan Tayyareci Ali Ağabey olarak bilinen Ali Demirel’e Allah’tan rahmet, ailesine ve Nur camiasına baş sağlığı dilerim. Nur içinde yatsın. Mekânı Cennet olsun. Allah Cennetinde buluştursun.
Berzaha uğurladığımız Tayyareci Ali Ağabey, Yeni Asya’nın 47. kuruluş yıldönümü programında konuşmuştu: 30 sene askerlik, 25 sene gazetecilik yaptım