"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Konjonktürel hukuk, adaleti katleder

Kâzım GÜLEÇYÜZ
12 Ekim 2017, Perşembe
Geçen yüzyılın başından itibaren yaşanan tecrübeler, yargının siyasî konjonktüre göre çalıştığı dönemlerde irtikâp edilen dehşet verici zulümlerin yürek yakıcı örnekleriyle dolu.

Bunlardan biri, 31 Mart isyanının Hareket Ordusu tarafından bastırılması sonrasında kurulan Divan-ı Harb-i Örfî, yani sıkıyönetim mahkemesinin verdiği kararlar.

Bazıları tek celsede verilen ve temyizi olmayan idam kararlarıyla, “suçlu” bulunan mahkûmlar hemen akabinde Beyazıt meydanında kurulan darağaçlarında asılmışlar.

Bir diğer örnek, İstiklâl Savaşı sırasında asker kaçaklarını cezalandırma gerekçesiyle kurulup, cumhuriyet adı altında tek parti ve tek şef rejimine geçildikten sonra, şark isyanları da bahane edilerek bütün muhalefeti sindirmek ve tasfiye etmek için kullanılan İstiklâl Mahkemeleri.

Bir başkası, 27 Mayıs darbesinden sonra kurulup, milletin seçtiği Meclis ve hükümet üyelerini—güya—yargılayan, Başbakanla iki Bakanını astıran Yassıada mahkemeleri.

Bir diğeri, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde epeyce insanın idamına karar veren, birçoğunu da senelerce zindanlarda süründüren sıkıyönetim mahkemeleri.

Bu mahkemelerde, ülkeyi darbe ortamına sokmak için darbeciler tarafından yönlendirildikleri bilâhare ortaya çıkan anarşistlerin yargılanıp mahkûm edildiği söylendi; ama bu yapılırken “kuru”nun yanında epeyce “yaş” da yakılmış oldu.

Ve 12 Eylül sonrasının, 28 Şubat sürecinde daha çok dindarlara karşı insafsızca kullanılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM’ler).

Çoğunlukla darbe ve müdahale kaynaklı siyasî ve toplumsal mühendislik projeleriyle oluşturulan konjonktürün ve estirilen rüzgârların etkisi, olağanüstü dönemlerde, ayarı zaten bir türlü düzelmeyen yargı sisteminin kimyasını iyice bozuyor.

Sonuçta varlık sebebi  adaleti sağlamak ve masumların hukukunu koruyup gözetmek olan yargı, bu sebeple tam tersini yapar hale getirilip habire mağduriyet üretiyor.

Üstadın “Zulüm başına adalet külahını geçirmiş” ve “Adalet namına dehşetli zulümler” ifadeleriyle dikkat çektiği içler acısı haller.

20 Temmuz OHAL sürecinde de maalesef bunun yeni ve yakıcı örnekleriyle karşı karşıyayız.

***

- İç gündemin, neredeyse haftada bir değişen “dış düşmanlar”a yönelik “rest”lerle şekillendirildiği bir gidişat normal mi ?

- Düşmanı sık değişenin dostluğuna güvenilir mi? - http://www.yeniasya.com.tr/video/dusmani-sik-degisenin-dostluguna-guvenilir-mi_444240

- Bugünler geçtiğinde mağdurlara mazlumiyetin onur ve vakarı, zulmün sorumlularına zalimiyetin derin utancı ve vicdan azabı kalacak.

Okunma Sayısı: 4601
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp

    12.10.2017 11:34:00

    31 Mart vak'asından 20 Temmuz OHAL darbe rejimine gelinceye kadarki süreçte yapılan haksız, hukuksuz ve adaletsizliklerin netice verdiği zulümleri icmâlen ifade etmişsiniz.Allah razı olsun diyor, teşekkür ediyoruz. 31 Mart isyanı, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 20 Temmuz OHAL darbe rejimleri. Hep mağduriyet hep zulüm değil mi? Peki milletin maddi ve mânevî hayatına katkısı ne olmuş? Kocaman bir 0 (sıfır) yâni -zulümden başka- HİÇ. Acı olan şu ki, böylesi süreçlerde başaktör, maalesef, siyasetin emir ve tahakkümü altına girmiş olan yargıdır. Şimdi olduğu gibi. Yeni Asya'nın bugünkü "İSTİHBARAT YARGIYI YÖNLENDİREMEZ!" manşeti ile Bediüzzaman'ın bugünkü "Adâlet, hafiyelerin sözlerine nasıl bina olunur?" sözleri ne kadar da örtüşüyor değil mi? Aklın yolu birdir. "Zulüm başına adâlet külehını" geçirince "Adâlet namına namına dehşetli zulümler" kaçınılmaz oluyor. Yâni adâlet, yine adâlet, hep adâlet!.

  • veysel

    12.10.2017 07:02:32

    Baylok ta hata lar var. Baylok ta hata lar var baylok ta hata lar var imdat imdat imdat sesimizi lütfen duyurun. Ocaklar sönüyor aile ler dağılıyor sagliklar bozuldu. Biz terörist değiliz Vatan haini değiliz 38 yıllık öğretmenim bir tek soruşturma dahi yaşamadım Devletimiz e ve milletim e karşı nokta kadar bir suçum hatam olmamıştır Bize bu acıları yasatanlari allaha havale ediyorum ya islah olsunlar ya da Allah'ım bilir Saygılar

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı