Geçen yüzyılın başından itibaren yaşanan tecrübeler, yargının siyasî konjonktüre göre çalıştığı dönemlerde irtikâp edilen dehşet verici zulümlerin yürek yakıcı örnekleriyle dolu.
Bunlardan biri, 31 Mart isyanının Hareket Ordusu tarafından bastırılması sonrasında kurulan Divan-ı Harb-i Örfî, yani sıkıyönetim mahkemesinin verdiği kararlar.
Bazıları tek celsede verilen ve temyizi olmayan idam kararlarıyla, “suçlu” bulunan mahkûmlar hemen akabinde Beyazıt meydanında kurulan darağaçlarında asılmışlar.
Bir diğer örnek, İstiklâl Savaşı sırasında asker kaçaklarını cezalandırma gerekçesiyle kurulup, cumhuriyet adı altında tek parti ve tek şef rejimine geçildikten sonra, şark isyanları da bahane edilerek bütün muhalefeti sindirmek ve tasfiye etmek için kullanılan İstiklâl Mahkemeleri.
Bir başkası, 27 Mayıs darbesinden sonra kurulup, milletin seçtiği Meclis ve hükümet üyelerini—güya—yargılayan, Başbakanla iki Bakanını astıran Yassıada mahkemeleri.
Bir diğeri, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde epeyce insanın idamına karar veren, birçoğunu da senelerce zindanlarda süründüren sıkıyönetim mahkemeleri.
Bu mahkemelerde, ülkeyi darbe ortamına sokmak için darbeciler tarafından yönlendirildikleri bilâhare ortaya çıkan anarşistlerin yargılanıp mahkûm edildiği söylendi; ama bu yapılırken “kuru”nun yanında epeyce “yaş” da yakılmış oldu.
Ve 12 Eylül sonrasının, 28 Şubat sürecinde daha çok dindarlara karşı insafsızca kullanılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM’ler).
Çoğunlukla darbe ve müdahale kaynaklı siyasî ve toplumsal mühendislik projeleriyle oluşturulan konjonktürün ve estirilen rüzgârların etkisi, olağanüstü dönemlerde, ayarı zaten bir türlü düzelmeyen yargı sisteminin kimyasını iyice bozuyor.
Sonuçta varlık sebebi adaleti sağlamak ve masumların hukukunu koruyup gözetmek olan yargı, bu sebeple tam tersini yapar hale getirilip habire mağduriyet üretiyor.
Üstadın “Zulüm başına adalet külahını geçirmiş” ve “Adalet namına dehşetli zulümler” ifadeleriyle dikkat çektiği içler acısı haller.
20 Temmuz OHAL sürecinde de maalesef bunun yeni ve yakıcı örnekleriyle karşı karşıyayız.
***
- İç gündemin, neredeyse haftada bir değişen “dış düşmanlar”a yönelik “rest”lerle şekillendirildiği bir gidişat normal mi ?
- Düşmanı sık değişenin dostluğuna güvenilir mi? - http://www.yeniasya.com.tr/video/dusmani-sik-degisenin-dostluguna-guvenilir-mi_444240
- Bugünler geçtiğinde mağdurlara mazlumiyetin onur ve vakarı, zulmün sorumlularına zalimiyetin derin utancı ve vicdan azabı kalacak.