31 Mart 2015 Salı günü Türkiye, 12 yılı aşkındır Türkiye’yi yöneten iktidar partisinin kendisine isim olarak seçtiği iki kelimeyle ifade edilen değerlere yönelik iki saldırıya hedef oldu.
Tarihimizde hiç görülmemiş yaygınlıkta ve saatlerce devam eden elektrik kesintisi ile, “kalkınma” imajı ağır darbe aldı.
Fabrikalarda çarklar durdu; maden ocakları tatil edildi; metro, tramvay ve hızlı tren seferleri yapılamadı; trafik lambaları çalışmadı; bilgisayar sistemleri işlemedi; havaalanlarında giriş çıkışlar aksadı; devlet dairelerinde işler yapılamadı; hastanelerde ameliyatlar riske girdi; sular kesildi...
Yol açtığı kaosla “kalkınan Türkiye” imajına çok ağır bir darbe indiren bu kesintinin sebebi hakkında hâlâ tatminkâr bir açıklama yapılamamış olması da garip.
Özelleştirmenin getirdiği iddia edilen başıboşluk mu; bir santraldeki arızanın domino etkisiyle bütün sistemi bozması mı; terörist bir siber saldırı mı, hâlâ meçhul.
Ama sonuç ortada. Kıtalar arası bir enerji köprüsü olma iddiasını her fırsatta seslendiren bir ülke, bir anda enerjisiz kaldı!
Aynı gün Çağlayan Adliyesinde gerçekleştirilen terör saldırısı da, “adalet” kavramını hedef alan bir provokasyondu.
Saldırının gerçekleştiği mekânın, yapımıyla övünülen adalet saraylarının en çok bilineni olmasına özellikle dikkat!
Keza güvenlik tedbirlerinin en sıkı şekilde alınması gereken ve öyle olduğunun da zannedildiği Çağlayan Adliyesinde böylesine provokatif ve meydan okuyucu bir kanlı eylemin yapılabilmesine de...
İki terörist avukat cübbesi giyerek silahlarıyla içeri giriyor; savcıyı odasında rehin alıyor; duvara astıkları örgüt flaması önünde ellerini kelepçeleyip başına silah dayayarak çektikleri fotoğrafı servis ediyor ve bu resim medyada boy boy yayınlanıyor!
Özel timin binaya girmesinden sonra nasıl geçtiği bilinmeyen sekiz saatin ardından, içeriden gelen silah sesleri üzerine başlatılan “operasyon”da iki terörist öldürülüyor, ama savcı da şehit oluyor...
Sonuçta adalet de, güvenlik güçleri de, topyekûn devlet de ağır bir yara alıyor.
İçi boş övünmelerin ve kısır polemiklerin örtemeyeceği çok vahim bir hasar bu.
tweet 1- Teröre karşı birlik olalım, zaten öyleyiz. Ama güvenlik tedbirlerindeki zaaf, boşluk, ihmal ve sorumsuzlukları da yine birlikte sorgulayalım.
tweet 2- Terörün adliye baskınında, emniyetteki tasfiye dalgasıyla yol açılan güvenlik zaafının da rolü varsa kaygılanmak için başka sebebe gerek yok.
tweet 3- Örgüt flamasıyla savcının başına silah dayayan terörist fotosunun neşrine gösterilen tepki, o saldırıya imkân veren sorumsuzlukları örtmesin.