15 Temmuz’dan sonra iyice hız verilip yaygınlaştırılan tasfiyeler devletin bütün kurumlarında tamgaz devam ederken, boşalan kadroların durumunu kimse gündeme getirmiyor.
Oysa daha önce benzeri görülmemiş boyutta ve bu çapta bir tasfiye harekâtının kurumlarda boşluğa ve faaliyetlerde aksamaya yol açmaması düşünülemez.
Mahkemelerden adliye dairelerine, üniversitelerden ilk ve orta dereceli okullara, TSK’dan emniyet ve istihbarata ve diğer bilumum kurumlara... uzanan alabildiğine geniş bir skalada tasfiye edilen kadroların boşluğu doldurulabildi mi veya onların yerine yenileri ne ölçüde ikame edilebildi?
Hafta sonları değişik program ve toplantılar vesilesiyle ülkenin farklı yerlerinde bir araya geldiğimiz okuyucularımızdan aldığımız bilgiler hiç iç açıcı değil.
Meselâ akademisyen tasfiyeleri sebebiyle öğrencilere ders verecek hoca kalmayan fakülte ve bölümlerden; veya en zorunlu ameliyatların dahi yapılamaz hale geldiği tıp fakültelerinden söz ediliyor.
Durum bu iken, birçok üniversitede hâlâ çoğu kişisel anlaşmazlık, husûmet ve koltuk hesaplarına dayalı ihbar ve adam harcama furyasının sürdüğü belirtiliyor.
Böyle “cadı kazanı” haline getirilen üniversitelerden kaliteli bir bilimsel eğitim, fikir hayatına ciddî ve olumlu bir katkı ve ülke kalkınmasına hizmet beklenebilir mi?
Benzer durum anaokullarından ilk ve ortaokullarla liselere kadar bütün eğitim kurumları için de söz konusu değil mi?
Ondan sonra gelsin PİSA skandalları.
Darbeciler ve “Fetö” ile mücadele gerekçesiyle yapılan tasfiyelerde, çok azına dokunulan “kuru”ların yanında pek çok “yaş” yakılırken ciddî bir tecrübe birikiminin de heba edilmesi ile ortaya çıkan sonuçların, devletin bütün kurumlarında yol açtığı ve şimdiden hissedilmeye başlanan sıkıntılar, zaman ilerledikçe çok daha ileri boyutta karşımıza çıkabilir.
Gerçek şu ki, vasıflı eleman kolay yetişmiyor. Tecrübe de kısa zamanda ve kolay kazanılmıyor. Hal böyle iken darbe dönemlerinde bile görülmemiş şekilde vasıflı ve tecrübeli kadroların bu kadar kolay harcanmasının makul bir izahı var mı?
Dünün özgürlükçülerini OHALci, anti-Kemalistlerini Atatürkçü, değişimcilerini statükocu, MİT mağdurlarını MİT savunucusu... yapan bir süreç!
Biat kültürü iddiaları ve cemaat mensubiyeti - YENİ ASYA http://www.yeniasya.com.tr/video/biat-kulturu-iddialari-ve-cemaat-mensubiyeti_417089 … @yeniasya aracılığıyla