Terörün bir hedefinin toplumu bezdirip yıldırarak ve korkutarak teslim almak olduğunu ifade ile, buna karşı “İnadına normal hayatımızı sürdürelim” çağrısı yapanlar var.
Diyorlar ki: “Madem terör bizi korkutup sokağa çıkamaz hale getirmek istiyor; o halde ona inat caddelere, meydanlara çıkalım; lokantalara, pastanelere, AVM’lere, tiyatro, sinema ve eğlence yerlerine gidelim; teröre boyun eğmediğimizi bu şekilde gösterelim.”
Hali vakti fazlasıyla yerinde olan “tuzu kuru”lara yönelik bu çağrıya icabet edip de yılbaşı gecesi o eğlence yerine gidenlerin başına gelenleri hep birlikte üzülerek gördük.
Terörün hedef seçtiği yerlerde görevi gereği zorunlu olarak bulunan veya yoldan geçmekte olan ya da düğün daveti için bir araya gelen polis veya sivillerin acı akıbetine de Dolmabahçe, Kayseri, Vezneciler, havaalanı, Kızılay, Gaziantep olaylarında derinden sarsılarak ve yüreğimiz yanarak şahit olduk.
“Terör var diye sakın evinize kapanmayın, dışarı çıkıp normal hayatınızı daha dinamik ve canlı bir şekilde yaşayarak teröre meydan okuyun” çağrısı yapanlardan hiçbir görev ve sorumluluğu bulunmayanları ciddiye almaya ve muhatap saymaya dahi gerek yok.
Ama aynı çağrıyı seslendirenler ülkeyi yönetme sorumluluğunu taşıyanlar ise, toplumun onlara şu sualleri sorması gerekiyor:
Peki, çıkalım. Ama gideceğimiz yerlerdeki can güvenliğimizin garanti altında olduğuna dair sağlam güvenceler verebilir misiniz?
En beklenmedik ve umulmadık yerlerde kalleş bir terör saldırısına hedef olmayacağımızın garantisi var mı? Alınan güvenlik tedbirleri bizi terörden koruyabilecek güçte mi?
Caddede, sokakta, kavşakta, AVM’de, metrobüste, otobüste, metro istasyonunda, vapur iskelesinde, havaalanında... masum sivillerin teröre hedef olmasını engelleyecek önleyici istihbarat ve güvenlik mekanizmalarının sağlamlık ve işlerliğinden emin misiniz?
Eğer teröre rağmen ve inadına evlerinden çıkıp hayatı “dolu dolu” yaşamaya teşvik edilen insanlar istihbarat ve güvenlik zincirlerindeki boşluk, zaaf, noksan, ihmal veya hatalardan dolayı yeni terör saldırılarına hedef olursa bunun getireceği ağır vebal ve sorumluluğun altından kalkabilecek misiniz?
Bu soruların cevabı var mı?
OHAL’i 3 ay daha uzatmanın Bakanlar Kurulu gündemine gelmediği açıklanmıştı. Ve konu hükümete hiç uğramadan direkt Meclise geldi. Bypass...
21 Temmuz’da 346 oyla kabul edilen OHAL’in ilk uzatmasında olduğu gibi 2. uzatmada da kaç kabul oyu verildiği açıklanmadı. Niye gizleniyor?
Ülkenin MGK kararları+OHAL rejimiyle yönetildiği süreçte yapılacak anayasa değişikliğinden, demokrasinin önünü açacak bir sonuç çıkar mı?!